YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4725
KARAR NO : 2014/5637
KARAR TARİHİ : 13.03.2014
Mahkemesi :Ankara 8. İş Mahkemesi
Tarihi :05.11.2013
No :2013/434-2013/1187
Dava, ölüm aylığının kesilmesi yönündeki SGK Başkanlığı işleminin iptali ile yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar nedeniyle borçlu olunmadığının ve kesilme tarihi itibarıyla aylığın yeniden bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hakkında verilen boşanma kararı 2001 yılında kesinleşen davacıya, 1988 ve 1989 yıllarında yaşamlarını yitiren sigortalı anne ve babası üzerinden 506 sayılı Kanun hükümlerine göre hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan ölüm aylıklarının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle davalı Kurumca 2011 yılında gerçekleştirilen işlemle 01.10.2008 tarihi itibarıyla kesilerek, 19.10.2008 – Aralık/2011 döneminde yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar yönünden borç tahakkuk ettirildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 56/2. maddesinde, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesileceği, bu kişilere ödenmiş olan tutarların, 96. madde hükümlerine göre geri alınacağı yönünde düzenleme yapılmıştır. Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, medula sisteminde kayıtlarda görülen adresler ilgili sağlık kuruluşlarından araştırılmalı, eşlerin boşanma sebebi, boşanma ilamında velayet, çocukla kişisel ilişki, nafaka, tazminat hükümleri varsa nasıl yerine getirildikleri belirlenmeli, boşanılan eş 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta ise ödeme için adına açılan banka hesabında kayıtlı yerleşim yeri saptanmalı, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden geniş kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahallelerde görev yapmış/yapmakta olan muhtar ve azalardan istem hakkında düşünce edinmeye yetecek kadarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle boşanılan eşle fiilen birlikte yaşamanın gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Diğer taraftan 56/2. maddenin zaman bakımından uygulanması hususu da önem arz etmektedir ve 5510 sayılı Kanunun geçici 1. ve 4. maddelerinde, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden önceki sosyal güvenlik kanunlarına göre bağlanan veya hak kazanılan gelir/aylıkların durum değişikliği nedeniyle kesilmesi veya yeniden bağlanmasında, anılan kanunların hükümlerinin uygulanacağı belirtilmekte olup söz konusu kanunlarda, boşanılan eşle fiili olarak birlikte yaşama olgusu, gelirin/aylığın bağlanması engeli veya kesilmesi nedeni olarak öngörülmemekte, başka anlatımla 56/2. maddeye koşut/benzer düzenleme yer almamakta ise de bu kapsamda 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 2. maddesi çerçevesinde çözüme gidilmesi yerinde olacaktır. Anılan maddede, herkesin, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı açıklanmış olmakla buna göre, 01.10.2008 tarihinden önce hakkın kazanıldığı durumlarda, bu yasal düzenleme öncesinde, ilgililer her ne amaçla boşanmış olursa olsun, fiili birlikteliklerini 5510 sayılı Kanunla getirilen yeni düzenleme sonrasında da sürdürdüklerinin veya söz konusu düzenlemeden itibaren anılan tür ve nitelikte bir beraberliğe başladıklarının kanıtlanması durumunda, başka bir anlatımla fiili olarak birlikte yaşama olgusunun saptandığı durumlarda, anılan 2. madde kapsamında hakkın kötüye kullanımının varlığı kabul edilerek ilgililere gelir/aylık tahsisi yapılmaması, bağlanan gelir/aylığın kesilmesi gerekmektedir. Kuşkusuz, hak sahibine fiili birlikteliğin sona erdiği tarihten itibaren, diğer koşulların da varlığı durumunda gelir/aylık bağlanabileceği kabul edilmelidir. Şu durumda, hak sahiplerine aylığın 56/2. maddenin yürürlük tarihinden önce bağlanmış bulunması sonuca etkili olmayıp aylık iptali işlemi anılan tarihten sonra gerçekleştiğinden geçici 1. ve 4. maddelerin uygulanması olanaksızdır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.04.2013 gün ve 2012/21-1404 Esas – 2013/578 Karar, 26.06.2013 gün ve 2013/10-27 Esas – 2013/878 Karar, 03.07.2013 gün ve 2013/10-48 Esas – 2013/1031 Karar, 11.09.2013 gün ve 2013/10-174 Esas – 2013/1074 Karar, 25.12.2013 gün ve 2013/10-437 Esas – 2013/1703 Karar, 12.03.2014 gün ve 2013/10-775 Esas – 2014/271 Karar, 12.03.2014 gün ve 2013/21-2218 Esas – 2014/282 Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 13.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.