Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/4488 E. 2014/9369 K. 28.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4488
KARAR NO : 2014/9369
KARAR TARİHİ : 28.04.2014

Mahkemesi : Erdemli 1.Asliye Hukuk (iş) Mahkemesi
Tarihi :24.09.2013
No :2011/8-2013/377

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, 01.07.2009-15.06.2010 tarihleri arasındaki dönemde, davalılardan işverene ait matbaada işçi olarak çalıştığının tespitini istemiş, Mahkemece; iş kanununun aradığı kapsamda bağımlılık, ücret ve diğer unsurların mevcut olduğu, hizmet akdine dayalı çalışmanın ispatlanamadığı, daha önce 4/b sigortalısı olarak tescil olunduğu ve aynı anda iki sosyal güvenlik kurumuna tabi olunamayacağı, önce başlayan sigortalılığın devam edeceği ve 4/a kapsamındaki sigortalı çalışma iddiasının yasal olarak mümkün bulunmadığı gerekçeleriyle, davanın reddine karar vermiştir.
Davanın yasal dayanağı, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur.Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde, re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Eldeki somut olayda; davalı işverenin, vergi kaydının 10.09.2009 tarihinde başladığı ve 01.06.2010 tarihinde kapsama alındığı, davacı tanıkları ile iki kamu tanığının dinlenildiği, dönem bordrolarında bildirilen tek çalışan Y. G. ile dava konusu dönemde aynı yörede komşu veya benzeri işleri yapan işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı, bordrolara geçmiş kişiler resen araştırılıp, yeteri kadarının bilgi ve görgülerine başvurulmadan sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, davacının, 01.05.2004 tarihinden itibaren 2926 sayılı Yasaya tabi sigortalılığının bulunduğu anlaşılmakta olup, sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılığa yer verilmemiş olması nedeniyle “çakışan sigortalılık” olarak adlandırılan, bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olması hali, yasalarda yer alan düzenlemelerle, sadece bir sigortalılığa geçerlilik tanınarak çözüme kavuşturulmaktadır.
Davada öncelikle çakışan sigortalılık bakımından çözülmesi gereken sorun, 13.02.2011 tarihli 6111 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce çakışan dönemde davacının hangi yasal düzenleme çerçevesinde sigortalı olduğu hususudur.
Davanın yasal dayanağı, ihtilaf konusu dönemde yürürlükte bulunan 5510 sayılı Yasanın 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi ile aynı Yasanın 53. maddesidir. 5510 sayılı Yasanın 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi gereğince “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, … Tarımsal faaliyette bulunanlar, …” sigortalı sayılmışlardır.
Sigortalılık hallerinin birleşmesini düzenleyen 53. maddenin birinci fıkrasında ise, sigortalının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılacağı belirtilmiştir.
Bu bağlamda 5510 sayılı Yasanın 53. maddesinde, 13.02.2011 tarihli 6111 sayılı Kanunun 33. maddesi ile yapılan değişiklik üzerinde de durmakta yarar vardır. Anılan değişiklik ile, 53. madde “Sigortalının 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statüleri ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statüsüne aynı anda tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır…” şeklinde değiştirilmiş ise de; 6111 sayılı Kanunun yürürlüğe dair 215/b. maddesindeki, “…33…maddesi yayımı (25.02.2011) takip eden ayın birinci günü (01.3.2011)yürürlüğe girer.” düzenlemesi ile, “Kanunun 53 üncü maddesinin birinci fıkrasında bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla yapılan değişiklikler, bu değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten öncesi için uygulanmaz.” şeklindeki aynı yasanın geçici 33. maddesi gözetildiğinde, uyuşmazlığın çözümünde, 5510 sayılı Kanunun 53. maddesinin, 6111 sayılı Kanunla değiştirilmeden önceki halinin esas alınacağı anlaşılmaktadır.
O halde, mahkemece yapılacak iş; çalışmanın gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğiyle süresinin belirlenebilmesi amacıyla, davalı işverenin matbaacılık işyerine ait vergi ve oda kayıtları celbedilmeli, vergi nakil durumları araştırılmalı, bordro tanığı Y. G. ile az yukarıda açıklandığı şekilde resen belirlenecek komşu işyeri işveren ve çalışanlarının bilgi ve görgülerine başvurulmalı, önce dinlenilen tanık anlatımları da (özellikle komşu işyeri işvereni) dikkate alınmalı, tanık anlatımları arasında çelişki oluşursa giderilmeli, bu şekilde, öncelikle davacının çalışması hiç bir kuşku ve tereddüte yer vermeyecek şekilde tespit olunmalı, sonrasında ise, tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti yönünden ihtilaf konusu dönemde davacının ürün satışlarından prim tevkifatının yapılıp yapılmadığı ve Kurum kayıtlarına intikali araştırılarak, uyuşmazlık konusu dönemde davacının kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyetinin varlığı ve süresi yönünden gerekli inceleme ve araştırma yapılarak; nerede oturduğu, kendi mülkü veya miras yolu ile elde ettiği mülkte mi? yoksa ortaklık ya da kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde mi? tarımsal faaliyette bulunduğu; varsa, ortaklık veya kiralamaya ve arazi miktarına ait delillerin neler olduğu, icar sözleşmesi bulunup bulunmadığı; ilçe tarım müdürlüğü, tarım kredi ile yağlı tohumlar veya ürettiği ürün çeşitlerine göre üyesi olma ihtimali bulunan diğer kooperatif kayıtlarının başlangıç ve bitiş tarihleri; hangi tür ürünler ektiği, ne kadar ürün elde ederek nerelere sattığı, ürün teslimlerinden Bağ-Kur prim tevkifatı yapılıp yapılmadığı, tarımsal faaliyete ara verip vermediği, zirai kurum kayıtlarının başlangıç ve bitiş tarihleri, kooperatif ve bankalardan tarımsal amaçlı kredi kullanıp kullanmadığı, ortalama gelirinin ne kadar olduğu ve geçimini sağlamaya yetip yetmediği, tohum veya gübre alımlarına ilişkin belgeleri bulunup bulunmadığı, ruhsatlı veya satın almaya ilişkin sözleşmesi ile malikinin beyanı da alınmak suretiyle zilyetliğinde olan traktörü bulunup bulunmadığı, hayvanı; dolayısıyla hayvan satış sözleşmeleri veya süt satımına ilişkin müstahsil makbuzları bulunup bulunmadığı hususları dava konusu dönem içerisinde görev yapan muhtar veya azalar ile, ilgili kişi ve kurumlardan sorularak ve zabıta marifetiyle araştırılıp somut verilere dayalı tespit yapılarak, açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde değerlendirme yapılıp, davacının ihtilaf konusu olan çakışan dönemde 5510 sayılı Yasanın 4. maddesinin 1. fıkrasının b bendi çerçevesinde tarımsal faaliyetinin varlığı kuşku ve duraksamaya neden olmayacak şekilde belirlenmeli, yapılacak araştırma sonucu, davacının ihtilaf konusu dönemde tarımsal faaliyetinin bulunmadığının tespiti halinde, çakışan dönemde davacının 5510 sayılı Yasanın 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı olduğu kabul edilmelidir.
Çakışan dönemde tarımsal faaliyetin varlığının tespiti halinde, anılan Yasanın “Sigortalı Sayılmayanlar” başlığını taşıyan 6. maddesinin (ı) bendinin “Kamu idarelerinde ve Kanunun ek 5 inci maddesi kapsamında sayılanlar hariç olmak üzere, tarım işlerinde veya orman işlerinde hizmet akdiyle süreksiz işlerde çalışanlar ile tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; tarımsal faaliyette bulunan ve yıllık tarımsal faaliyet gelirlerinden, bu faaliyete ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan tutarın aylık ortalamasının, bu Kanunda tanımlanan prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz katından az olduğunu (Değişik ibare:13.02.2011-6111 S.K./25.mad) belgeleyenler ile 65 yaşını dolduranlardan talepte bulunanlar, … 4 üncü ve 5 inci maddelere göre sigortalı sayılmaz… Birinci sıranın (1) bendinin uygulanmasında Türkiye Ziraat Odalar Birliğinin görüşü alınır hükmü gözetilerek, davacının 5510 sayılı yasanın 6/1-ı bendi kapsamına girip girmediği belirlenerek, sonucuna göre çakışan dönemde anılan yasal düzenlemeler çerçevesinde sigortalı sayılıp sayılmayacağı irdelenmeli, 5510 sayılı Yasanın 4. maddesinin 1. fıkrasının b bendi kapsamında sigortalı sayılamayacağının belirlenmesi halinde de, çakışan dönemde davacının 5510 sayılı Yasanın 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı olduğu kabul edilmelidir.
Davacı yönünden, ihtilaf konusu çakışan dönemde, 5510 sayılı Yasanın 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalılık şartlarının varlığı halinde, 5510 sayılı Yasanın 53. maddesinin, 6111 sayılı Kanunla değiştirilmeden önceki halinin uygulanması gereği gözetilerek, elde edilecek sonuca göre bir karar verilmelidir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde; davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine 28.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.