YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4105
KARAR NO : 2015/1823
KARAR TARİHİ : 09.02.2015
Mahkemesi : İş Mahkemesi
Dava, 20.10.2009 tarihinde meydana gelen trafik-iş kazasında vefat eden sigortalının hak sahiplerine yapılan sosyal sigorta yardımlarının davalılardan rücûan tazmini istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı ve davalılardan sigorta şirketi avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, taraflar vekillerinin, sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasa’nın, İş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık bakımından işverenin ve üçüncü kişilerin sorumluluğu başlığını taşıyan 21. maddesinin 4. fıkrası, “iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa, bunları çalıştıranlara rücû edilir” hükmüne amirdir.
Davada somutlaşan olayda; davacı Kurum, yukarıda anılan yasa maddesi uyarınca 20.10.2009 tarihinde meydana gelen trafik-iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan peşin değerli gelirlerin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir ki davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanunun 21/4. maddesidir. Üçüncü kişinin rücu alacağından sorumluluğu kusur sorumluluğu esasına dayanır. Bir başka ifadeyle; üçüncü kişi, kusurlu bir hareketinin varlığı halinde rücu alacağından sorumludur.
Anılan maddede, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısının, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edileceği belirtilerek kusurlu davranışı bulunan üçüncü kişinin sorumluluğu, ödemelerin tümü yönünden kabul edilmesine karşın gelir bakımından başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı ile sınırlandırılmıştır. Buna göre Mahkemece,hak sahiplerine bağlanan ilk peşin değerli gelirlerin yarısının %62,5 kusur karşılığının dikkate alınması gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Diğer taraftan, Zorunlu mali sorumluluk sigortası; “Motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına, bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin, zarara uğrayan üçüncü kişilere karşı olan mali ve hukuki sorumluluğunu belli limitler dahilinde güvence altına almak” üzere oluşturulmuştur. Dolayısıyla, sigorta şirketinin, zorunlu mali mesuliyet sigortası kapsamında Kurumun rücû alacağından sorumluluğu; kaza tarihi itibariyle geçerli olan poliçede yazılı sorumluluk limiti dahilinde zararın tümünün kusur karşılığı ile sınırlıdır. Sigorta şirketi tarafından, 2918 sayılı Yasa kapsamında poliçeye dayalı akdi sorumluluk nedeniyle poliçe limiti dahilinde, sigortalı ya da hak sahiplerine ödeme yapıldığının geçerli belgelerle kanıtlanması durumunda, sigorta şirketinin mükerrer ödeme ile karşı karşıya bırakılmaması bakımından, ödediği miktar oranında tazmin sorumluluğundan kurtulduğunun kabulü gereklidir.
Eldeki davada, davalı sigorta şirketinin, davaya konu trafik kazasının meydana geldiği tarih itibariyle geçerli olan zorunlu mali mesuliyet sigortası poliçesindeki limit kapsamında, hak sahiplerine yaptığını iddia ettiği ödemelerin varlığı araştırılmak suretiyle bu davalı bakımından yapılan ödemeler nedeniyle mükerrer olarak sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı gözetilmelidir.
Mahkemenin, bu maddi ve hukuki olguları gözardı ederek, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar vermiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum ve davalı sigorta şirketi avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hükmü temyiz etmeyen davalı … yönünden davacı Kurum lehine oluşan usuli kazanılmış hak durumu da nazara alınarak karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 09.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.