Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/3888 E. 2014/5749 K. 13.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3888
KARAR NO : 2014/5749
KARAR TARİHİ : 13.03.2014

Mahkemesi : Ankara 17. İş Mahkemesi
Tarihi : 10.04.2013
No : 2012/533-2013/244

Dava, Alman rant sigortasına giriş olan 14.05.1973 tarihinin Türkiye’de 5510 sayılı Yasanın 4/1-a madde kapsamında öngörülen sigortalılık niteliğinde olmak üzere sigorta başlangıcı olarak belirlenmesi, aynı tarihten sonra doğumlu iki çocuk için toplam 4 yıl doğum borçlanması yapabileceğinin tespiti istemlerine ilişkindir.

Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, davalı Kurum Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin, konuya ilişkin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmü, bir kimsenin Türk sigortasına girmeden önce, Alman rant sigortasına girmiş bulunması halinde, rant sigortasına giriş tarihinin, Türk sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceğini öngörmüştür. Ancak anılan sözleşme hükmünün uygulanabilmesi, Alman Rant sigortasına giriş tarihini içerecek şekilde yurt dışı borçlanmasının usulünce yapılması halinde mümkündür.

Diğer taraftan, Dairemizin 07.11.2013 günlü geri çevirme kararı üzerine gönderilen borçlanma belgelerine göre, 22.07.2010 tarihli tercümeli Alman Mercii yazısı ile, eki aynı tarihli tercümeli sigorta durumunu gösterir belgede; davacının, borçlanmaya da konu yapılan 14.05.1973-29.11.1974 tarihleri arası Almanya primlerini 19.03.1982 tarihli kararla iade alarak yurt dışı çalışmalarını tasfiye ettiği belirtilmektedir.

Prim iadesi suretiyle tasfiye edilen yurt dışı hizmetlerindeki tasfiye edilme hali, söz konusu yurt dışı sürelerinin, 3201 sayılı Yasa uyarınca borçlandırılarak sigortalının sosyal güvenliği bakımından değerlendirilmesinde, aksine bir düzenleme bulunmadığından engel değildir. Ancak tasfiye edilen yurt dışı hizmetlerin, sigortalılık başlangıcında esas alınabilmesi mümkün de bulunmamaktadır.

Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında bağıtlanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin, konuya ilişkin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmü, bir kimsenin Türk sigortasına girmeden önce, Alman rant sigortasına girmiş bulunması halinde, rant sigortasına giriş tarihinin, Türk sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceğini belirtmekle birlikte, anılan hükmün uygulanabilirliği, her iki ülke mevzuatına göre dikkate alınabilecek bir sigortalılık süresinin bulunması halinde mümkündür.

Sigortalı hizmetlerin tasfiye edilmesi halinde, tasfiyeye uğramış hizmetlerin sosyal sigorta hukuku açısından geçerliliğini yitirmiş sayılması ve artık her iki ülke mevzuatına göre nazara alınabilecek bir sigortalılık süresi kalmayacağından, Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında aktedilen Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin, konuya ilişkin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmü uyarınca, rant sigortasına giriş tarihinin, Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak sayılması mümkün olmayacaktır.

Kuşkusuz bu halde sigorta başlangıcı, 3201 sayılı Yasanın 5’inci madde hükmü çerçevesinde belirlenmesi gerekecektir.

Şu halde yapılması gereken iş; 3201 sayılı Yasa kapsamında borçlanmaya konu yapılan ve rant sigortasına giriş tarihini de kapsayan 14.05.1973-29.11.1974 tarihleri arası rant kapsamındaki yurt dışı çalışmaların tasfiye edilip edilmediği usulünce yapılacak araştırma ile belirlenmeli; tasfiye edildiğinin anlaşılması halinde ve Türk-Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin sigorta başlangıcına dair sözleşme hükmünün uygulanmasını gerektirecek nitelikte başkaca rant sigortasına girişin de bulunmaması halinde, sigorta başlangıcı ve doğum borçlanmasına yönelik davacı istemleri, yukarıdaki ilkeler çerçevesinde ayrı ayrı yeniden değerlendirmeli ve varılacak sonuca göre karar verilmelidir.

Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 13.03.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.