YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3294
KARAR NO : 2014/9455
KARAR TARİHİ : 29.04.2014
Mahkemesi : Rize 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 17.12.2013
No : 2011/2403-2013/672
Dava, kendi adına ve hesabına bağımsız sürdürülen tarımsal faaliyete ve 2926 sayılı Kanunun yürürlükten kaldırılan 36. maddesi ile 1479 sayılı Kanunun 53. maddesi gereğince Bakanlar Kurulu kararına göre ürün bedelleri üzerinden gerçekleştirilen prim kesintilerine (tevkifatlara) dayalı olarak sigortalılık sürelerinin ve 6111 sayılı Kanun hükümleri gereğince prim borçlarının yapılandırılması olanağından yararlanılması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi kapsamında Kurum tarafından tescili gerçekleştirilerek 03.05.2011 günü itibarıyla sigortalılığı başlatılan davacının aynı gün 6111 sayılı Kanunun yapılandırma hükümlerinden faydalanmak için başvurduğu, 01.05.1994 tarihinden itibaren süregelen Ziraat Odası üyeliği bulunan davacının 1994 yılının Haziran, Ağustos, Eylül aylarında Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı P. Çay Fabrikası’na teslim ettiği ürün bedelleri üzerinden adına tevkifatların gerçekleştirildiği, anılan Müdürlüğe bağlı H. Çay Fabrikası’na 2001 yılından, D. … A.Ş.’ne ait çay fabrikasına ise 2005 yılından itibaren her yıl çay ürünü teslim ettiği anlaşılmakta olup mahkemece yapılan yargılamada, 01.07.1994 – 31.09.1994, 01.01.2001 – 03.05.2011 dönemlerine yönelik sigortalılık süreleri hüküm altına alınarak yapılandırma olanağından yararlandırılması gerektiğine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağı olan 2926 sayılı Kanunun 2. maddesinde, kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın, 3. maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyette bulunanların sigortalı sayılacakları belirtilmiş, 3. maddenin (b) bendinde, bu Kanunda geçen “tarımsal faaliyette bulunanlar”ın, kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya özgü yerlerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan yararlanmak suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından korunmasını, taşınmasını sağlayanları veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanları ifade ettiği açıklanmıştır. Ayrıca 5. maddede, yasal süresinde kayıt ve tescillerini yaptırmayanların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi izleyen aybaşından itibaren başlayacağı, bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı, 6. maddede, bu Kanuna göre sigortalı sayılanların sigortalılıklarının tarımsal faaliyetlerine son verdiklerinde sona ereceği, 7. maddede, kişilerin bu Kanuna göre sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç 3 ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorunda oldukları, 9. maddede, bu zorunluluğa uymayanların tescil işlemlerinin Kurumca kendiliğinden yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan davanın diğer yasal dayanağı niteliğindeki 5510 sayılı Kanunun 3. maddesinde tarımsal faaliyet, 2926 sayılı Kanunun 3/b maddesinde öngörüldüğü şekilde tanımlandıktan sonra 4. maddenin 1. fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendinde, hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız tarımsal faaliyette bulunanların sigortalı sayılacakları belirtilmiş, 7. maddede sigorta hak ve yükümlülüklerinin, tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar için tarımsal faaliyetlerinin kanunla kurulu ilgili meslek kuruluşlarınca veya kendilerince, 1 yıl içinde bildirilmesi durumunda kaydedildiği tarihten, bu süre içinde bildirilmemesi halinde ise bildirimin Kuruma yapıldığı tarihten itibaren başlayacağı öngörülmüştür.
02.08.2003 günü yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunun 56. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 2926 sayılı Kanunun 36. maddesi ve 4956 sayılı Kanunun 27. maddesi ile değişikliğe uğrayan 1479 sayılı Kanunun 53. maddesi hükümlerinde kanun koyucu, Kurumun prim alacaklarının Bakanlar Kurulu kararı ile ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsil edilebilmesine olanak tanımıştır. Buna göre, tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla ilgili sigorta primlerinin, ilgiliye ödenmesi gereken ürün bedellerinden kesilerek o kişi adına Kurum hesabına yatırılmak suretiyle tahsil edilmesi durumunda, kayıt ve tescil için Kuruma başvuru olmasa dahi belirtilen şekildeki prim ödeme olgusunun, tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan kişinin kayıt ve tescil konusundaki iradesini ortaya koyduğunun kanıtı olarak kabulü gerekmektedir. Tarımsal faaliyet olgusunun kanıtlanmış olması, tescilli sigortalılar yönünden tescil tarihinden, tescili bulunmayanlar yönünden ise ilk prim ödemesinin veya tevkifatın gerçekleştirildiği tarihten sonraki sürelere ilişkin olumlu sonuç doğurmaktadır. Tarım Bağ-Kur sigortalılığının yasal dayanağını oluşturan Kanunlarda 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddesinde açıklanan hizmet tespiti davasına koşut bir düzenlemeye yer verilmemesi ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin tescil edildikleri tarihi takiben başlayacağının öngörülmesi karşısında, tescil veya iradi prim ödemesi ya da prim tevkifatı öncesine ait dönem yönünden tarımsal faaliyet ve buna dayalı Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti söz konusu olamayacaktır. Ayrıca önemle belirtilmelidir ki tarımsal faaliyete kabul edilebilir süreyi aşar uzunlukta ara verilmesi durumunda Tarım Bağ–Kur sigortalılığının yeniden başlayabilmesi, tescil başvurusu, iradi prim ödeme, prim tevkifatı olgularından herhangi birinin gerçekleşmesine bağlıdır.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında 01.01.2001 – 03.05.2011 dönemi ile 6111 sayılı Kanunda yer alan yapılandırma olanağı yönünden dava değerlendirildiğinde, dosya kapsamına göre yalnızca 1994 yılına ait tevkifatların varlığı ve teslimatların başladığı 2001 yılına kadar geçen sürenin kabul edilebilir uzunluğu aştığı dikkate alınmak suretiyle, davacıdan bu konudaki kanıtları sorularak getirtilip sigortalılık iradesini ortaya koyacak herhangi bir tescil başvurusu, iradi prim ödemesi veya tevkifatı bulunup bulunmadığı belirlendikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 29.04.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.