Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/3222 E. 2014/4275 K. 03.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3222
KARAR NO : 2014/4275
KARAR TARİHİ : 03.03.2014

Mahkemesi : Ankara 3. İş Mahkemesi
Tarihi : 23.10.2013
No : 2010/12-2013/1028

Dava, davacının 01.08.1995 ile 12.02.2004 tarihleri arasındaki 506 sayılı Kanun kapsamında zorunlu hizmetlerinin iptali ile Bağ-Kur’dan ölüm aylıklarının kesilmesi işleminin iptaline, aylığın yeniden bağlanmasına ve alamadığı aylıkların faizi ile birlikte iadesine karar verilmesi istemidir.
Mahkeme, bozma ilamına uyduktan sonra yaptığı yargılama sonucu ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davada uyuşmazlık, babasından dolayı 01.07.1997 tarihinden itibaren ölüm aylığı alan davacının bu aylığının kesilmesine neden olan 506 sayılı Kanun kapsamında zorunlu hizmetlerinin iptali ile aylıkların yeniden bağlanmasına ilişkindir.
Mahkemenin uyma kararı verdiği Dairemizin bozma kararının gereklerinin yerine getirilmediği anlaşılmaktadır. Dairemizin bozma kararında ayrıntıları açıklandığı üzere;
1-) 506 sayılı Kanunun 4. maddesi ile “sigortalıları çalıştıran gerçek ve tüzel kişiler” işveren olarak tanımlanmıştır. ”Çalıştıran” olgusu, tespiti istenen sürelere ilişkin hizmet akdinin tarafı konumunda olan ve hizmet akdini düzenleyen “işvereni” ifade etmektedir. Davacının çalışmalarının fiili olup olmadığının tespitine yönelik iş bu dava, işverenin hak alanını da ilgilendirdiğinden işverene karşı da husumet yöneltilmesi gerekir. Zira, sigortalının çalışmalarının fiili olmadığının tespitine yönelik alınacak ilam ile davalı Kurum, davacıya yapılmış herhangi bir sağlık yardımı ya da başkaca herhangi bir ödeme varsa işverenden tahsilini isteyebilecek, yine ilgililerle birlikte işveren de sahte belge düzenlemek ve Kurumu zarara uğratmak fiillerinden dolayı ceza tehdidi altında kalabilecektir. Öte yandan husumet, dava şartı olup, kamu düzenine ilişkin bulunduğundan, yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gereken bir husus olduğundan, davanın sigortalıyı çalıştıran gerçek veya tüzel kişilere karşı da açılması zorunludur.
Bu çerçevede, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 124/4. maddesindeki; dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması halinde hakimin karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebileceğine ilişkin düzenleme de gözetilmek suretiyle, davacıya, çalıştığını iddia ettiği davaya konu işyerinin işverenine husumet yöneltmesi için mehil verilmeli, husumet yöneltildiğinde, işverenin göstereceği deliller toplanmalı, bütün deliller toplandıktan sonra, yapılacak değerlendirme sonucuna göre infazda tereddüt yaratmayacak şekilde karar verilmelidir.
2-)Davanın yasal dayanağı dava konusu dönemde yürürlükte olan 1479 sayılı Yasanın 45/c ve 56. maddeleridir. Malûllükle ilgili 28. maddede çalışma gücünün en az üçte ikisini yitirenlerin malûl sayılacağı hükme bağlanmış iken, ölüm aylığı ile ilgili 45/c maddesinde yaşları ne olursa olsun çalışamayacak durumda malûl olan çocuklara ölüm aylığı bağlanacağı hükme bağlanmıştır. Hal böyle olunca söz konusu maddeye göre aylık bağlanması için aldırılacak raporda aranması gereken husus “çalışamayacak durumda malûl” olmaktır. Anılan maddelere göre hangi hallerde çocukların çalışamayacak durumda malûl sayılacakları 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasına dayanılarak çıkarılan Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğündeki esaslara göre tespit olunur.
Mahkemece yapılacak iş; açıkça belirtilmek suretiyle Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne göre 01.07.1997 tarihinden sonrasına ilişkin olarak davacının çalışamayacak durumda malûl olup olmadığına dair Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesinden rapor almak, bu raporla Yüksek Sağlık Kurul raporu arasında çelişki olması durumunda; açıkça belirtilmek suretiyle Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne göre 01.07.1997 tarihinden sonrasına ilişkin olarak davacının çalışamayacak durumda malûl olup olmadığına dair Adli Tıp Kurumu Genel Kurul’undan rapor alınarak çelişkinin giderilmesi sağlandıktan sonra yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar vermektir.
Mahkemenin, bu maddi ve hukuki olguları gözeterek araştırma ve inceleme yaparak sonucu göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 03.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.