YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3174
KARAR NO : 2014/3510
KARAR TARİHİ : 24.02.2014
Mahkemesi : Malatya 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 08.02.2012
No : 2010/290-2012/102
Davacı : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı adına Av. H.. H..
Davalılar : 1-A.. İ..
2-M.. İ.. adlarına Av. M.. G..
3-K.. A… adına Av. S.. S..
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece; ilamında belirtildiği şekilde, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ve davalılardan M.. İ.. ve A.. İ.. avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 06.11.2008 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan aylıkların tahsili istemine ilişkin olup, Mahkemece; davanın yasal dayanağı belirlenmeksizin, davalılardan araç sahibi ve şöförünün ceza mahkemesinde alınan rapora istinaden, kusurları karşılığında sorumlu oldukları gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
5510 sayılı Kanunun Geçici 4 üncü maddesinde, “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanuna göre; aylık, tazminat, harp malûllüğü zammı, diğer ödemeler ve yardımlar ile 08.02.2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre ek ödeme verilmekte olanlara, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanunda kendileri için belirtilmiş olan şartları haiz oldukları müddetçe bunların ödenmesine devam olunur. Ancak, 5 ilâ 10 yıl arasında fiili hizmet süresi olan iştirakçilerden dolayı dul ve yetim aylığı almakta olanların, aylık ve diğer ödemeleri, bu Kanunun 32 nci, 34 üncü ve 37 nci maddelerindeki şartları haiz oldukları müddetçe devam edilir…
Bu madde kapsamına girenlerin aylıklarının bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır ve bu maddenin uygulanmasında mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri ayrıca dikkate alınır…” hükmüne yer verilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 39 uncu maddesinin birinci fıkrasında; “Üçüncü bir kişinin kastı nedeniyle malûl veya vazife malûlü olan sigortalıya veya ölümü halinde hak sahiplerine, bu Kanun uyarınca bağlanacak aylığın başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı için Kurumca zarara sebep olan üçüncü kişilere rücû edilir.” hükmü öngörülmüştür.
Davaya konu uyuşmazlıkta, ölen sigortalının 5434 sayılı Yasa kapsamında iştirakçi olması dikkate alındığında, hak sahiplerine bağlanan aylığın dayanağı 5434 sayılı Kanun’dan kaynaklanmakta olup, 5510 sayılı Kanun uyarınca bağlanan bir aylık söz konusu olmadığı gözetildiğinde olayda, 5510 sayılı Kanunun 39 uncu maddesinin uygulama yeri bulunmamaktadır.
İş Mahkemeleri, 5521 sayılı Kanun ile kurulmuş istisnai nitelikte özel mahkemelerdir. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 106 ncı maddesi ile mülga 506 sayılı Kanunda, bu Kanun uygulamasından doğan uyuşmazlıkların yetkili iş mahkemelerinde görüleceği, 5510 sayılı Kanunun 101 inci maddesinde de, aksine hüküm bulunmayan hallerde, 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği düzenlenmiştir.
Ne var ki; İş mahkemesine, bu dava açılmadan önce, Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 04.11.2009 tarihli mahkemenin görevsizliğine ilişkin kararın davacı vekilince temyiz edilmesinden sonra, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 25/02/2010 günlü ve 2010/368 E.; 2010/1876 K. sayılı kararı ile verilen Onama kararından sonra 6100 sayılı HMK’nın 20’nci maddesi gereğince görev hususunun kesinleşmiş olduğu anlaşılmakta olup eldeki davada da bu çerçevede görevli hale gelindiğinin gözetilmesi gerekecektir.
Diğer taraftan, trafik kazasında ölen Emekli Sandığı iştirakçisinin hak sahiplerine bağlanan peşin değerli aylığın tahsiline ilişkin davanın yasal dayanağının 5434 sayılı Kanunun 129 uncu maddesi olması dikkate alındığında, anılan yasal düzenlemede “Vazifeleri içinde veya dışında her hangi sebeple zarar görmüş veya tehlikeye düşmüş ve bundan dolayı adi malül durumuna girmiş iştirakçilerin veya bunlardan ölenlerin, dul ve yetimlerinin; sebep olanlar aleyhine açacakları davaları Sandık dahi kovuşturmaya ve bu davalara üçüncü şahıs olarak girmeye ve dul ve yetimler tarafından dava açılmamış ise bunu doğrudan doğruya açmaya yetkilidir.
Dava sonunda para tazminatı da alınırsa bundan kovuşturma için yapılan masraflarla birlikte emekli, adi malüllük, dul ve yetim aylıkları bağlanan hallerde bu aylıkların beş yıllığı; (Toptan ödeme) yapılan hallerde, bunların, toplamının yarısı, Sandıkça alınarak, varsa, geri kalanı ilgililere ödenir.
Sebep olanlar iştirakçi ise ve bunlara bu kanuna göre Sandıklarca her hangi adla olursa olsun, ödeme yapılacaksa, istihkakları dava sonuna kadar hükmolunacak tazminata karşılık olmak üzere ödenmez.” hükümleri çerçevesinde irdeleme yapılarak hâsıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı ile davalılardan A.. İ.. ve M.. İ.. avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 24.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.