Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/3101 E. 2014/9319 K. 28.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3101
KARAR NO : 2014/9319
KARAR TARİHİ : 28.04.2014

Mahkemesi : İzmir 2. İş Mahkemesi
Tarihi : 02.12.2013
No : 2012/432-2013/579

Davacı, Alman R. sigortasına giriş tarihinin, Türkiye’de sigortalılık başlangıç tarihi olarak belirlenmesi gerektiğinin ve yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık süresini düzenleyen 5510 sayılı Kanunun 38 inci maddesi hükmü; malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcını; sigortalının, 5417, 6900, 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20’nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya bu Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edileceğini; Kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresinin, 18 yaşının ikmal edildiği tarihte başlamış olacağını, bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin, prim ödeme gün sayısı hesabına dâhil edileceğini öngörürken, Uluslararası sosyal güvenlik sözleşme hükümlerini saklı tutmuştur.
Kaldı ki, Anayasamızın 90/son maddesi uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş Uluslararası sözleşmeler Kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği de haiz bulunmaktadır.
Konuya ilişkin yukarıda belirtilen sözleşmenin 27’inci madde hükmü ise, her iki akit taraf mevzuatına göre nazara alınabilecek sigortalılık sürelerinin varlığı halinde, uygulanacak mevzuata göre yardım hakkının doğmasında, diğer akit taraf mevzuatına göre geçen ve aynı zamana rastlamayan, hesaba dahil edilebilir nitelikteki sigortalılık sürelerinin de nazara alınacağını; sigortalılık sürelerinin hangi ölçüde hesaba dahil edilebileceğini ise, hesaba dahil edilebilirliğini tayin eden mevzuata göre tespit edileceği ifade edilmiştir.
Nitekim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yurt dışında geçirdikleri çalışma sürelerinin sosyal güvenlikleri açısından değerlendirilebilmesi amacıyla 22.05.1985 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş bulunan 3201 sayılı

Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunla, Türk vatandaşlarının yurt dışında 18 yaşını doldurduktan sonra, Türk vatandaşı iken geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen süreleri, bu Kanunda belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve istekleri halinde, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirileceğini öngörmüştür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 13.2.2002 tarih ve 2002/10-21 Esas 2002/70 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere; Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 29’uncu maddesinin 4’üncü bendinde, “Bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce bir Alman R. Sigortasına girmiş bulunması halinde, Alman R. Sigortasına girişi, Türk sigortasına giriş olarak kabul edilir.” hükmüne yer verilmiş ise de; bu hüküm, sözleşmenin 27’inci ve 29’uncu maddeyle bir bütün olarak yorumlanmadıkça tek başına uygulanamaz. Nitekim 29’uncu maddenin 3’üncü bendinde, 27’inci maddeye yollamada bulunularak, “…ancak, sözleşmenin 27’inci maddesine göre bir aylık veya gelir talep etme hakkının mevcut olması halinde, aşağıdaki hükümler uygulanır.” denmektedir. Kaldı ki, sözleşme hukukunda, sözleşme bir bütün olarak yorumlanıp aleyhe ve lehe olan hükümler birlikte uygulanır. Bu ilke, özel hukuk sözleşmelerinde olduğu gibi sosyal güvenlik sözleşmeleri bakımından da geçerlidir.(Yargıtay Kararları Dergisi, Cilt 28, Sayı 5, Mayıs 2002, s. 685-686.)
Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, anılan sözleşme hükmünün uygulanabilmesi, Türkiye Cumhuriyeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti arasında imzalanan sosyal güvenlik sözleşmesi kapsamında, Türkiye’de sigorta başlangıcına esas olan Alman R. Sigortasına giriş tarihinin, 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanılması ile mümkündür.
Unutulmamalıdır ki Alman R. Sigortasına giriş tarihinin Türk sigorta başlangıcı olarak kabulü özünde söz konusu tarih itibariyle bir gün çalışıldığının kabulü anlamını da taşımaktadır. Bu nedenle, Türk sigorta başlangıcı olarak kabul edilen tarihe ilişkin sürenin fiilen borçlanılmış ve Türk sosyal güvenliği bakımından değerlendirilebilir hale getirilmiş olmasını aramak yerinde olacaktır.
Eldeki davada, davacı, yurtdışında çalıştığı borçlanma ile kazanılan süreler dikkate alınarak Türkiye’de sigortalılık başlangıç tarihinin, Almanya ülkesinde ilk defa işe giriş tarihi olan 14.08.1979 tarihi olarak tespiti ile 26.06.2012 tarihli tahsis talebine istinaden 506 sayılı Yasanın geçici 81. maddesine istinaden yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitini istemiştir. Davacının, Alman Hizmet cetvelinde 14.08.1979 – 13.09.1979 tarihleri arasında Pflichbeitrage (zorunlu prim ödemesi) bildirimli çalışması olduğu, 02.06.1993 – 31.08.1994 ve 16.06.2006 – 25.06.2012 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasanın 4/1-a maddesi) kapsamında, davacının, 01.09.1994 – 10.06.2003 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında çalışmalarının olduğu, davacının 26.06.2012 varide tarihli tahsis talep dilekçesi ile ekindeki Konak Sosyal Güvenlik Merkezine hitaben evrakta yurtdışı hizmetininin birleştirilmesi açıklamalı, tahsis şartlarına hak kazanıp kazanmadığına içerikli dilekçe bulunduğu, davacının tahsis talep dilekçesinde borçlanma tür ve borçlanma yapılan sigorta müdürlüğü kısmının boş bırakıldığı, Kurum tarafından işe giriş tarihi 02.06.1993 tarihi kabul edilip, 2569 gün 506 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasanın 4/1-a md) kapsamında prim ödeme gün sayısı ve 3159 gün 1479 sayılı Yasa kapsamında prim ödeme gün sayısı olmak üzere 5728 gün prim ödeme gün sayısı bulunduğu, tahsis tarihinde 53 yaşını ikmal ettiği ve 19 yıl, 24 gün sigortalılık süresi bulunduğu belirlemelerine istinaden 506 sayılı Yasanın geçici 81. maddesinin B-c bendi uyarınca 25 yıl, 54 yaş ve 5675 prim ödeme gün sayısına ilişkin şartlar oluşmadığından bahisle tahsis talebinin kabul edilmediği anlaşılmıştır. Dosya kapsamından, davacının, 3201 sayılı Yasa kapsamında yurtdışı borçlanma talebinde bulunduğuna ve Kurum tarafından 3201 sayılı Yasa uyarınca borçlanma işleminin yapıldığına dair herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Mahkemece, Türkiye Cumhuriyeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti arasında imzalanan sosyal güvenlik sözleşmesinin 29. maddesinin 4. bendine istinaden davacının 14.08.1979 tarihindeki yurtdışındaki ilk çalışmasında borçlanma yapılmasına gerek olmadan sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğinden bahisle, davacının Almanya’da ilk işe başladığı 14.08.1979 tarihinin Türkiye’de sigortalılık başlangıcı olarak tespiti ile 26/06/2012 tahsis talep tarihini takip eden ay başı olan 01/07/2012 tarihi itibariyle 506 sayılı Kanunun değişik geçici 81. md sinin B/b fıkrasına göre yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine yönelik davanın kabulüne dair karar verilmiştir.
İsteme konu olan Almanya ülkesindeki ilk işe başlangıç tarihine ilişkin süre 3201 sayılı Yasa kapsamında borçlandırılmadan ve borçlanma bedeli ödettirilmeden, Almanya ülkesindeki ilk işe başlangıç tarihinin Türkiye’de sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabulüne yönelik mahkemenin, hükmü eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirmeye dayalıdır.
Yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında, mahkemece; isteme konu Almanya ülkesindeki ilk işe başlangıç tarihi olan 14.08.1979 tarihini de kapsayacak süreye ilişkin 3201 sayılı Yasa kapsamında borçlanma bedeli belirlenip, ödemesi için davacıya mehil verilip, sonucuna göre sigortalılık başlangıç tarihi ve tahsis şartlarının oluşup oluşmadığı değerlendirilerek, karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 28.04.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.