Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/3077 E. 2014/16328 K. 02.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3077
KARAR NO : 2014/16328
KARAR TARİHİ : 02.07.2014

Mahkemesi :Tekirdağ İş Mahkemesi
Tarihi :22.11.2013
No :2010/107-2013/506

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün davacı ve davalılardan Kurum ile T.., T.. Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri A.Ş. avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, temyiz yoluna başvuran taraflar vekillerinin sair itirazlarının reddi gerekir.
2-) 506 sayılı Kanun hükümleri gereğince tescili olmayan davacının 29.05.1998 – 18.07.2000 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanuna tabi isteğe bağlı sigortalılığının bulunduğu anlaşılmakta olup 1980 – 31.12.2007 döneminde davalı işverenlere ait işyerinde hizmet akdine tabi olarak geçmesine karşın davalı Kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitine ilişkin davada mahkemece yapılan yargılamada, davalı M.. İçki Sanayi ve Ticaret A.Ş. yönünden husumet nedeniyle davanın reddedildiği, diğer davalılar bakımından ise 19.07.2000 günü öncesine ilişkin istem hak düşürücü süre nedeniyle reddedilip 19.07.2000 – 01.12.2007 dönemi yönünden sigortalılık sürelerinin hüküm altına alındığı belirgindir.
Davanın temel yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi olup anılan Kanunun 4. maddesinde, sigortalıları çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler “işveren”, 5. maddesinde, sigortalıların işlerini yaptıkları yerler “işyeri” olarak tanımlanmıştır.
Diğer taraftan 4857 sayılı İş Kanununun 13. maddesinde, işçinin normal haftalık çalışma süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda sözleşmenin kısmî süreli iş sözleşmesi olduğu belirtilmiş, 63. maddesinde, genel bakımdan çalışma süresinin haftada en çok 45 saat olduğu, aksi kararlaştırılmamışsa bu sürenin, işyerlerinde haftanın çalışılan günlerine eşit ölçüde bölünerek uygulanacağı öngörülmüştür. Bu tür hizmet akdine tabi çalışma iddiasına dayalı davalarda tam gün üzerinden veya kısmi zamanlı olarak çalışma olgusunun ortaya konulması önem arz etmekte olup tüm mesainin hasredilip hasredilmediği, başka işverenlere ait işyerlerinde herhangi bir hizmetin söz konusu olup olmadığı irdelenmeli, çalışmanın kısmi zamanlı olduğu anlaşıldığı takdirde bu kez günde kaç saat hizmet verildiği ve giderek haftalık ve aylık çalışma süreleri belirlenmeli, sonrasında değinilen 63. madde kapsamında 7,5 saatlik çalışmanın 1 iş gününe karşılık geldiğinden yola çıkılarak hüküm altına alınması gereken aylık çalışma süresi belirlenmelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.05.2010 gün ve 2010/21-230 Esas – 2010/266 Karar, 29.04.2011 gün ve 2011/21-130 Esas – 2011/256 Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
Ayrıca 1479 sayılı Kanunun 79. maddesinde, bu Kanunun 24. maddesinin (I) numaralı bendi kapsamına girmeyenlerden, aynı maddenin (II) numaralı bendinin (a) ve (c) alt bentlerinde sayılanlar dışında kalanların talepleri durumunda isteğe bağlı sigortalı olabilecekleri, isteğe bağlı sigortalılığın, diğer sosyal güvenlik kanunlarına tabi olarak çalışmaya başladığı tarihten bir gün önce sona ereceği öngörülmüştür.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, öncelikle belirtilmelidir ki zorunlu sigortalılığın varlığında isteğe bağlı sigortalılığa değer verilemeyeceğinden ve çalışmaya dayanmayan isteğe bağlı sigortalılık olgusu hizmet akdine tabi çalışmayı kesintiye uğratmayacağından uyuşmazlık konusu dönemde aralıksız çalışma kanıtlandığı takdirde hak düşürücü sürenin söz konusu olamayacağı belirgindir. Bununla birlikte, 21 ve 22 Nisan 1986 tarihlerinde yapılan çalışmayı gösteren iç yazışma ve karşılığında ödenen ücretlere ilişkin belgeler ile dinlenen tanıkların anlatımları karşısında, kendisine hamal olarak, fabrikalardan kara veya deniz yoluyla gelen ürünlerin stok ambarına indirilip istiflenmesi, ambardan arabalara yüklenmesi, malların sevkiyatı işi gördürülen davacı ile işveren Tütün … A.Ş. arasında hizmet akdi ilişkisinin 21.04.1986 günü başladığı belirgin ise de anılan tarihten itibaren süregelen dönem yönünden toplanan kanıtlar hüküm vermeye elverişsizdir. Bu bakımdan 21.04.1986 – 01.12.2007 dönemine ilişkin olarak; 1966 doğumlu davacının askerlik dönemi belirlenmeli, dönemsel sigorta primleri bordroları ile aylık prim ve hizmet belgelerinde bildirimleri yapılan sigortalıların ifadesi alınmalı, aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ve çalıştırdığı kişiler yöntemince saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı, belirdiği takdirde tanık anlatımları arasındaki çelişkiler giderilmeli, M.. … A.Ş.’nin işverenliği altında çalışmanın gerçekleşip gerçekleşmediği, iddia konusu yaklaşık 21,5 yıllık hizmetin kesintiye uğrayıp uğramadığı açıklıkla ortaya konulmalı, 4857 sayılı Kanunda yer alan düzenlemeler kapsamında çalışma ilişkisi irdelemeye tabi tutularak hizmetin kısmi zamanlı olduğu anlaşıldığında nasıl ve ne şekilde gerçekleşip günde kaç saate karşılık geldiği belirlenerek öngörülen yöntemle saat/gün dönüştürme işlemi yapılmalı ve toplanan kanıtlardan elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu, yetersiz tanık anlatımlarına dayanılarak yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı ve davalılardan Kurum ile T.., T.. Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri A.Ş. avukatlarının bu yönleri amaçlayan itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harçlarının istekleri durumunda davacı ve davalılardan T.., T.. Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri A.Ş.’ye geri verilmesine, 02.07.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.