YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3064
KARAR NO : 2014/8793
KARAR TARİHİ : 15.04.2014
Mahkemesi : İzmir 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 11.12.2013
No : 2013/310-2013/765
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, 10.01.2011 tarihinde vefat eden H.Ç.’e ait işyerinde 01.08.1995-16.10.2008 tarihleri arasında atölye şefi ve dikim ustası olarak aralıksız çalışmalarının tespitini talep etmiş, müteveffa mirasçıları tarafından mirasın kayıtsız şartsız reddedildiğini belirterek davasını M.. H..ne yöneltmiş, Mahkemece davanın istem gibi kabulüne karar verilmiştir.
Mirasın reddi, Türk Medeni Kanunu’nun 605 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, anılan Kanunun 605’nci maddesinde, yasal ve atanmış mirasçıların mirası reddedebilecekleri belirtilmiştir.
Yasal ve atanmış mirasçılar mirası, TMK.’nın 606’ncı maddesi gereğince üç ay içinde reddedebilirler. Bu üç aylık süre hak düşürücü bir süredir. Bu süre yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri kanıtlanmadıkça, mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri tarihten işlemeye başlar. Atanmış mirasçılar için ise süre, mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar. TMK.’nın 605’nci maddesinin 2’nci fıkrasında ise, mirasın hükmen reddi düzenlenmiştir. Ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır. Bu olgunun saptanması için her zaman dava açılabilir.
Dosya kapsamında yer alan, İzmir 14. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 30.03.2011 tarih, 2011/445 Esas ve 2011/641 Karar sayılı ilamından, H.Ç.’in mirasçıları olan eşi R. Ç. ve kızı H. E. H.’un mirası kayıtsız şartsız reddettikleri, reddin tesciline karar verildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, işverenin gerçek kişi olduğu hizmet tespiti davalarında, mirasçıların mirası reddetmeleri halinde (çalışma iddiası ispatlandığı takdirde), mirası reddeden mirasçılar yönünden tespit hükmü kurulup kurulamayacağı noktasında toplanmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Tespit davası” başlığını taşıyan 106’ncı maddesinde, tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesinin istenebileceği hüküm altına alınmıştır. Buna göre; tespit davaları, bir hakkın veya hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespitine ilişkin davalardır.
Sigortalının, Kuruma bildirilmeyen geçmiş hizmetlerinin tespiti için 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesine (5510 sayılı Kanunun 86/9. maddesine) göre açacağı dava, “tespit davası” niteliğini taşımanın yanı sıra, aynı zamanda “olumlu tespit davası” özelliğini de göstermektedir ( Güzel/Okur, s. 200; Tuncay/Ekmekçi, s. 245; Tunçomağ, s. 193; Mustafa Çenberci, Sosyal Sigortalar Kanunu Serhi, Ankara 1985, s. 512; Sözer, s. 74; Özgür Öztürk, “Sigortalı Hizmetin Tespiti”, Çimento İsveren Dergisi, 1998/1, s. 31 ).
Bu halde; işverenin gerçek kişi olduğu hizmet tespiti davalarında, çalışma iddiası ispatlandığı takdirde, mahkemece kurulacak hüküm, sigortalı hizmetlerin varlığının tespitinden öte, akçalı (parasal) konulara ilişkin herhangi bir irdeleme içermediğinden, mirasçıların mirası reddetmiş olmaları halinde, bu mirasçılar yönünden tespit hükmü kurulmasına engel teşkil etmeyecektir. Ancak, bu husus, Kurum tarafından primlerin tahsili aşamasında göz önünde bulundurulmalıdır.
Kaldı ki; Türk Medeni Kanununun 612. maddesinde “En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflâs hükümlerine göre tasfiye edilir. Tasfiye sonunda arta kalan değerler, mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilir.” düzenlemesine yer verilmiş olup; mirasın reddi durumunda tasfiye sonucu terekeden arta kalan olursa, bunlar ikinci zümreye geçmeyerek mirası reddetmiş olan birinci zümreye verileceği hususu, yine tespitine karar verilecek sigortalılık süresinin prim miktarını, bunun sonucu olarak da terekeden ödenecek kısmı etkileyeceği gözetildiğinde, hizmet tespiti davasının mirası reddetmiş olanların da hak alanını ilgilendireceği açık olup, kendilerine husumet yöneltilerek yargılamaya devamla karar verilmesini gerekli kılmaktadır.
Bu yasal düzenleme ve açıklamalarla inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; mirası reddeden mirasçılar yönünden tespit hükmü kurulması mümkün olup, bu nedenle davaya dahil edilerek, gösterecekleri deliller de toplanmak suretiyle, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucunda, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Üyeler muhalefetlerine karşı, Başkan, Üyeler, oylarıyla ve oyçokluğuyla 15.04.2014 gününde karar verildi.
KARŞI OY
Somut olayda işveren H.Ç.’in 10.1.2011 tarihinde vefat ettiği, yasal mirasçılarının tamamının mirası reddettikleri sabittir. Hizmet tespiti davası, bu nedenle M.. H.. ve SGK’na husumet yöneltilerek açılmıştır. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dairenin oy çokluğu ile aldığı bozma kararında ise husumetin mirası reddeden mirasçılara yöneltilerek, onlar yönünden tespit kararı verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Sayın Daire çoğunluğunun bozma kararına aşağıdaki sebeplerle katılmıyoruz:
Hizmet tespiti davasında verilecek kararlar, sadece hizmet süresinin tespitine yönelik sonuç doğurmaz. Aynı zamanda işverenin bildirilmeyen hizmet sürelerine ait prim borcunun ödemesine ilişkin sonuçlar da doğurur. Bu nedenle hizmet tespiti davalarında husumetin, aleyhine hüküm teşkil etmesi istenen (SGK ile birlikte) bildirimde bulunmayan ve prim borçlusu olan işveren aleyhine de yöneltilmesi gerekir. İşverenin vefatı halinde ise işveren yerine geçen ve prim borçlusu olan mirasçılarına karşı husumetin yöneltileceği ve davanın görüleceği tartışmasızdır.
4721 sayılı T.M.K. m.605 ve devamı maddelerine göre, mirasın reddi beyanı, bozucu yenilik doğuran beyandır ve geriye doğru hüküm doğurur. Mirası reddedenlerin, ölüm gününden başlayarak mirasçılık sıfatları kalkar ve tereke borçlarından sorumlulukları kalmaz. Bu durumda T.M.K m.612 uyarınca, iflas hükümlerine göre terekenin tasfiye olunması ve tasfiye memuruna karşı husumet yöneltilerek davanın görülmesinin sağlanması gereklidir (B.Kuru H.U.M.K.2001, 1. cilt syf. 916-926).
Somut olayda, muris işveren mirasçılarının tamamı mirası reddetmişlerdir. Artık muristen kalan tüm mal varlığını reddetmiş sayıldıklarından, mirası reddeden kişilerin işverenlik sıfatları ve terekeyi temsil görevleri kalmamıştır. T.M.K m.612 uygulaması ile terekenin iflas hükümlerine göre tasfiye edilmesi ve tasfiye memuruna karşı husumet yöneltilerek taraf teşkilinin sağlanması yönünde hükmün bozulması gerekirken, mirası reddeden mirasçılara husumet yöneltilmesi yönünde bozulması hatalı olmuştur.
Dairenin çoğunluk görüşünün şu şekilde olumsuz sonuçları olacaktır: Mirası reddeden mirasçı davada hasım olacaktır, kendisini davalı olarak savunmak zorunda kalacaktır, vekil tutacak, yargılama giderlerinden sorumlu olacaktır. Tüm bu sonuçlar mirası reddeden kişiye yasaya aykırı olarak mali yükümlülükler getirecektir. Diğer taraftan hizmet tespiti kararı sonucunda, işverenin prim borcu doğacaktır. İşverenin vefatı halinde, somut olayda olduğu gibi tüm mirasçılar tarafından miras reddedilmişse, SGK prim borcunu varsa terekeden tahsil edecektir. Oysa ki reddeden mirasçılara karşı dava yürütülmüşse, asıl davalı olması gereken tereke tasfiye memuruna husumet yöneltilmediğinden, davada tereke temsil edilmiş olmayacaktır. Çünkü usulüne uygun olarak terekeye, husumet yöneltilmemiştir. Mirası reddeden mirasçının ise terekeyi temsil görevi bulunmamaktadır. Bu nedenle verilen hüküm, davada hasım gösterilmesi tereke aleyhine hukuki sonuç doğurmayacaktır.
Sonuç olarak Mahkemenin kararı, terekeye tasfiye memuru atanması ve bu kişiye husumet yöneltilmesi gerekçesiyle bozulması gerektiği halde; Daire çoğunluğunun mirası reddeden mirasçılara karşı husumet yöneltilmesi sebebiyle hükmün bozulması düşüncesine katılmıyoruz 15.04.2014