Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/2984 E. 2014/6860 K. 25.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2984
KARAR NO : 2014/6860
KARAR TARİHİ : 25.03.2014

Mahkemesi : Samsun 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 19.11.2012
No : 2008/54-2012/869

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.

Mahkeme, davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.

Hükmün, davacı ile davalı Kurum ve dahili davalı İ. E. T. vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu. Dahili davalı vekili tarafından, duruşma talebinde bulunulmuş ise de, temyiz konusu hükme ilişkin dava, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde, re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi, ya da, çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır, aksi durumda ise hak düşürücü sürenin kesinti tarihleri dikkate alınarak her bir dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir.

Davacı, davalılara ait işyerlerinde, 01.08.1985-31.10.2004 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığını ve eksik bildirilen günlerinin tespitini istemiş olup; Mahkemece, 18 yaş öncesi 01.08.1985-30.05.1987 tarihleri arasındaki çalışmaların prim ödeme gün sayısına eklenmesine, 01.06.1987-15.02.1989 ve 01.09.1990-30.10.1997 tarihleri arasında İ.E. T. işyerinde, 01.11.1997-31.10.2004 tarihleri arasında ise, davalılardan şirket nezdinde kesintisiz çalıştığının tespiti ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Eldeki somut olayda; 01.09.1969 doğumlu olan ve 26.02.1989-26.08.1990 tarihleri arasında askerlik yapan davacının, … sicil numaralı G. unvanlı işyerinden, 01.08.1985-05.04.1986 tarihleri arasında kısmi, … sicil numaralı G. İ.E.T. unvanlı işyerinden, 01.01.1991-02.11.1991 tarihleri arasında kısmi ve 01.11.1995-30.10.1997 tarihleri arasında tam, 11020141 sicil numaralı şirket işyerinden ise, 01.11.1997-31.10.2004 tarihleri arasında birden fazla işe giriş bildirgesi ile tam ve kısmi bildirimlerinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalı işyerleri arasında işyeri devri ya da fiili-organik bağ olup olmadığı araştırılmaksızın, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı, davacının açmış olduğu alacak davasında verilen karar, dinlenen tanıkların 1997/3. döneminden sonraki çalışmalara tanıklık edebilecekleri hususları karşısında, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.

Bu halde, mahkemece, yapılacak iş; 32850 ve 55923 sicil numaralı işyeri dosyaları ile dava konusu döneme ilişkin bordrolar Kurumdan celbedilmeli, bordro tanıkları ile aynı yörede komşu veya benzeri işleri yapan işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler re’sen belirlenerek, bilgi ve görgülerine başvurulmalı, vergi kayıtları ile muhtasar beyannamaleri getirtilmeli, işçi alacaklarına ilişkin dosya celbedilerek dikkate alınmalı, bu dosyadaki tanık beyanları ile dinlenen ve dinlenecek tanık beyanları karşılaştırılmalı, çelişki oluşursa giderilmeli, tespiti istenen dönemde davalı işyerinde Kurum müfettişlerince inceleme yapılıp yapılmadığı soruşturulmalı, inceleme yapılmış ise, belgeler getirtilmeli, davalılardan işveren ile şirket işyeri arasında devir ya da organik- fiili bağ olup olmadığı araştırılmalı, çalışmanın kesintili olup olmadığı belirlendikten sonra, hak düşürücü süre konusu irdelenmeli, böylelikle davacının kesintisiz olduğunu iddia ettiği çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliği dikkate alınarak, sigortalının kayıtlarda gözükmeyen çalışmalarının, hangi nedenlerle, kayıtlara geçmediği, ya da, bildirim dışı kaldığı hususu gereğince araştırılmalı, uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip, takdir edilerek, varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.

Kabule göre de; 01.09.1969 doğumlu olan davacının, prim gün sayısına dahil edilen hizmetleri bakımından, 18 yaşın ikmal edildiği 01.09.1987 tarihi yerine, yazılı tarihin esas alınarak, karar verilmesi de, isabetsiz bulunmuştur.

Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak, elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O hâlde, davacı ile davalı Kurum ve dahili davalı vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacı ve dahili davalıya iadesine, 25.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.