Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/2950 E. 2014/5886 K. 14.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2950
KARAR NO : 2014/5886
KARAR TARİHİ : 14.03.2014

Mahkemesi :Adana 5. İş Mahkemesi
Tarihi :02.10.2013
No :2013/307-2013/719

İstem; hak sahibi tarafından açılan dava yönünden ölüm aylığının kesilmesine ilişkin S.. B.. işleminin iptali ile aylığın yeniden bağlanarak yasal faiziyle birlikte alınmasına, Kurumca açılan dava yönünden ise itirazın iptali ve icra inkar tazminatına ilişkindir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı sonrasında asıl dava yönünden davanın kabulüne, birleşen dava yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davalı karşı davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hakkında verilen boşanma kararı 24.09.2009 tarihinde kesinleşen hak sahibi kız çocuğuna, 1971 yılında yaşamını yitiren 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümleri kapsamındaki sigortalı babası üzerinden bağlanan ölüm aylığının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle Kurumca 2010 yılının Ekim ayında gerçekleştirilen işlemle başlangıç günü itibarıyla kesilerek, 01.11.2009–18.07.2010 döneminde yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar yönünden borç tahakkuk ettirildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 56. maddesinin ikinci fıkrasında, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesileceği, bu kişilere ödenmiş olan tutarların, 96. madde hükümlerine göre geri alınacağı yönünde düzenleme yapılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda verilen ilk hüküm, Dairemizce yapılan temyiz denetimi üzerine bozulmuş olup, anılan 14/02/2013 tarih 2012/23362 esas 2013/2087 karar sayılı ilama uyulmasına karşın bozma gereklerinin tam anlamıyla yerine getirilmediği belirgindir. Bu bakımdan; davacı ile boşandığı eşinin fiili beraberliğinin ortaya konulması yönünde yargılamada ortaya çıkan çelişki ve belirsizliğin giderilmesi için davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanılan eş 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta ise adına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden dava konusu döneme ilişkin olarak geniş kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahallelerde görev yapmış/yapmakta olan muhtar ve azalardan istem hakkında düşünce edinmeye yetecek kadarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, aile hekimliği sisteminde tarafların bildirdikleri adresler tespit edilmeli, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı karşı davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 14/03/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.