Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/2914 E. 2014/4981 K. 07.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2914
KARAR NO : 2014/4981
KARAR TARİHİ : 07.03.2014

Mahkemesi : Adana 6. İş Mahkemesi
Tarihi : 03.12.2013
No : 2012/335-2013/653

Asıl dava Kurum işleminin iptali, birleşen dava itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde asıl davanın kabulüne, birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir.
Hükmün, Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 
Hakkında verilen boşanma kararı kesinleşen davacıya, yaşamını yitiren sigortalı babası M. K. üzerinden 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümlerine göre hak sahibinin kızı sıfatıyla bağlanan ölüm aylığının, boşanmış olduğu eski eşiyle yeniden evlenmeden önce de fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle Kurumca kesilerek, 26/10/2008-25/03/2010 tarihleri arasında yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar yönünden borç tahakkuku işlemi tesis edildiği ve icra takibi başlatıldığı ve takibe itiraz edilmesi üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı Kanunlarda yer almamakla birlikte ilk kez 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Gelir ve aylık bağlanmayacak haller” başlığını taşıyan 56. maddesinin ikinci (son) fıkrasında düzenlenen davanın yasal dayanağı niteliğindeki norm 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiş, fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96’ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiş olup, hükmün Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle yapılan başvurunun, Anayasa Mahkemesi’nin 15.12.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 28.04.2011 gün ve 2009/86 Esas – 2011/70 Karar sayılı kararı ile reddedildiği, dolayısıyla iptal edilmeyen fıkranın yürürlükte olduğu belirgindir.
Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa’nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanununun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk

Muhakemeleri Kanununun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat   hükümleri   göz   önünde   bulundurulmak  suretiyle  yöntemince  araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanılan eş 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta ise adına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, davalı ve boşandığı eşinin talep konusu dönemde verdikleri medula sisteminde kayıtlarda görülen adreslerinin de ilgili sağlık kuruluşlarından araştırılmalı, talep konusu dönemde boşanan eşlerin kayıtlı oldukları yerde görev yapmış/yapmakta olan, mahalle/köy muhtar ve azalarından kanaat edinmeye yetecek kadarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalıdır.  
 İnceleme konusu dava yönünden ise; her ne kadar Mahkeme’ce davacının boşandığı eski eşiyle birlikte yaşama olgusunun ispatlanamadığı gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, birleşen davanın ise reddine karar verilmiş ise de; Bağlar Polis Merkez Amirliği’nce yapılan araştırmada G.. A.. ve eşinin 2005 yılı Mart ayından 2009 yılı Mayıs ayına kadar beraber yaşadıklarının apartman yöneticisi Edip Dokur tarafından beyan edildiği, İ.. A..’in Kurum raporu ekinde yer alan 17/03/2010 tarihli imzalı beyanında 2009 yılı 7. ayından beri beraber yaşadıkları beyanı birlikte değerlendirildiğinde asıl davanın reddi ve birleşen davanın kabulü gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
O hâlde, Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 07.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.