Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/2779 E. 2014/5511 K. 11.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2779
KARAR NO : 2014/5511
KARAR TARİHİ : 11.03.2014

Mahkemesi : Kocaeli 6. İş Mahkemesi
Tarihi : 19.12.2013
No : 2012/260-2013/479

Davacı Kurum, iş kazası sonucu ölen sigortalı işçinin hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan ödemelerin 506 sayılı Yasanın 10 ve 26. maddeleri uyarınca tazminine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, bozma sonrası yapılan yargılama sonunda yazılı biçimde davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı ile davalı İ.. B.. tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Mahkemece, 10. maddeye dayalı istem hakkında her hangi bir değerlendirme yapılmaksızın, davalıların toplam %80 kusur oranı dikkate alınarak, 506 Sayılı Yasanın 26. maddesi kapsamında istek gibi davanın kabulüne dair tesis edilen önceki hüküm her iki davalının temyizi üzerine Dairemizin 07.02.2012 Tarih 17628/1595 Sayılı İlamı ile; “…Dosya içeriğinden, zararlandırıcı sigorta olayının 04.08.2002 tarihinde davalı Hakkı’nın oturduğu eve doğalgaz tesisatının yapılması sırasında meydana geldiği, sigortalı M. B. tarafından camdan sarkıtılan kabloya, diğer davalı İ.. B.. tarafından bağlanan 5,5 metre uzunluğundaki metal borunun Mustafa tarafından yukarıya çekilmesi sırasında söz konusu borunun yakından geçen elektrik hattına temas etmesi sonucu Mustafa’nın yaralanıp daha sonra da vefat etmesi biçiminde gerçekleştiği, gerek ölen sigortalının gerekse davalı İsa’nın doğalgaz tesisatçısı olup dava dışı işveren Ö. Isı Bakım Onarım Tes.İnş.Nak.Tic.Lti.Şti. sigortalısı oldukları yönünde sigorta müfettiş raporunda tespit yapılmış ise de aynı raporda kazaya konu işin alınmasından anılan işverenin haberinin olmadığı yönünde değerlendirmede bulunulduğu, ölen sigortalıya ilişkin olarak Ö. Limitet Şirketi tarafından düzenlenmiş 20.07.2002 başlangıç tarihli ve 19.07.2002 intikal tarihli işe giriş bildirgesi mevcut ise de özlük dosyası mevcut olmadığından kaza tarihi itibariyle iş akdinin devam edip etmediği yönünde her hangi bir bilginin bulunmadığı, diğer taraftan 22.11.2002 tarihli sigorta müfettişi raporunda kazaya konu işin özel iş niteliğinde olup işveren limitet şirketin bilgisi dışında gerçekleştiği belirtilerek ev sahibi davalı Hakkı’nın işveren olarak kabul edilip hakkında 506 Sayılı Yasanın 26/1. maddesinin, İsa hakkında ise anılan yasanın 26/2. maddesinin uygulanması gerektiği belirtilerek, kazaya konu doğalgaz tesisat yapım işinin 04.08.2002 tarihi itibariyle davalı Hakkı adına kapsama alınmasının önerildiği, mahkemece alınan ve hükme dayanak kılınan 15.08.2009 tarihli kusur raporunda ise sigorta müfettişi tarafından yapılan değerlendirmenin aksine olarak, davalı İsa’ya işveren sıfatıyla %50, davalı Hakkı’ya %30, ölen sigortalıya %20 kusur izafe edildiği, anılan raporda; kazaya konu işin, İsa tarafından Hakkı’dan götürü olarak alındığı, dolayısıyla, davalı İsa’nın, işveren davalı Hakkı’nın ise, tesisat inşaatından sorumlu kişi durumunda olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda; öncelikle, işverenlik sıfatının Ö. Limitet Şirketine mi, yoksa, sigorta müfettiş raporunda belirtildiği üzere, davalı Hakkı’ya mı, aksi halde, hükme dayanak kılınan bilirkişi raporunda söz konusu edildiği üzere davalı İsa’ya mı ait olduğu hususları yöntemince araştırılıp belirlenmeli, davalı İsa ve Hakkı’nın işverenlik sıfatlarının bulunmadığının anlaşılması halinde, 506 sayılı Yasanın 26/2. maddesi kapsamında sorumluluk durumlarının irdelenmesini sağlayacak şekilde ayrıca dava dışı Ö. Limitet Şirketi ile gerek ölen sigortalı gerekse davalılar arasındaki ilişkinin hukuki niteliği ve zararlandırıcı sigorta olayının meydana gelmesinde anılan şirketin etkisi değerlendirilerek işçi sağlığı ve iş güvenliği ile işkolunda uzman bilirkişi heyetinden kusur oran ve aidiyeti yönünden yeniden kusur raporu alınmalı, denetlendikten ve varsa çelişkiler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmelidir. Diğer taraftan, Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi hükmüne göre; hukuk hâkimi kusur olup olmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair hükümleri ile bağlı olmadığı gibi kusurun takdiri ve zararının miktarını tayin hususunda da ceza mahkemesi kararı ile bağlı değildir. Ancak, kesinleşen ceza mahkemesi ilamında saptanmış olan maddi olguların hukuk hâkimini de bağlayacağı tartışmasızdır. Kocaeli 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/574 Esas 2009/97 Karar Sayılı dosyasının Yargıtay tarafından zamanaşımı nedeniyle düşülmesine karar verildiği anlaşılıyor ise de bu durumun davalı Hakkı bakımından sonuç doğurduğu, aynı davada yargılanan davalı İ.. B.. yönünden verilen mahkûmiyet kararının ise bozma öncesi ve temyiz edilmeksizin kesinleştiğinin kusur oran ve aidiyetinin dağılımında bilirkişilerce göz önünde tutulması gerekir. Kabule göre de, talep ve hükmedilen miktarın, davalıların toplam %80 kusuruna karşılık gelen 26.066,25 TL ilk peşin değerli gelir tutarı içinde kalması ve mahkemenin de bu hususu gerekçede ifade etmesi karşısında, %10 istem karşılığı 3.258,28 TL ilk peşin değerli gelir yerine, 3.943,61 TL’nin hüküm altına alınmış olması bozma nedeni sayılmamıştır…” gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma sonrası celp edilen sicil dosyalarına ve dava dışı Ö. Isı Bakım Onarım Tes. İnş. Nak. Tic. Ltd. Şti’ye ait çalışma belgelerine göre, ölen sigortalının 20.07.2002 giriş-04.08.2002 çıkış şeklinde, davalı İsa’nın ise 15.05.2002 tarihli girişe göre 120 gün çalışma bildiriminin bulunduğu, davalı Kurum tarafından sunulan 12.11.2012 tarihli beyan dilekçesinde; yukarıda adı geçen şirketin işverenlik sıfatının bulunmadığının ve bu hususun müfettiş raporuyla sabit olduğunun belirtildiği, bozma sonrası alınan 14.02.2013 tarihli kusur raporunda, bozma öncesi hükme dayanak kılınan 15.08.2009 tarihli kusur raporundaki sorumluluk sıfatları ve oranlarının aynen teyit edildiği anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, bozma üzerine yürütülen yargılama sürecinde, davacı Kurum tarafından Kocaeli 1. İş Mahkemesinin 2013/182 Esasında açılan ek dava ile bakiye gelir ve masrafın 506 Sayılı Yasanın 10 ve 26. maddeleri uyarınca tahsilinin talep edildiği, anılan mahkemece söz konusu ek davanın eldeki dava ile birleştirilmesine karar verildiği, ancak mahkemece birleşen ek davaya ilişkin olarak her hangi bir hüküm tesis edilmediği görülmektedir.
Mahkemece, bozmaya uyulduğuna göre, bozma gerekçelerine uygun yargılama yapılması ve karar verilmesi zorunluluğu doğar. Uyuşmazlık, ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde değerlendirildiğinde; aracının, bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran 3. kişi olduğu hususu, 506 sayılı Yasanın 87. maddesinin son fıkrası hükmünde açıkça belirtilmiştir. Bu tanıma göre; asıl işverenin taşeron ile birlikte müştereken sorumlu tutulabilmesi için; taşeronun bir işte veya bir işin bölüm ve eklentilerinde işverenden iş alması ve bu işte kendi adına sigortalı çalıştırması, ayrıca o işte işi ihale eden asıl işverenin de sigortalı çalıştırması gerekir.
Somut olayda; öncelikle, bozma ilamında belirtildiği üzere işverenlik sıfatının dava dışı limitet şirkete mi yoksa davalı Hakkı’ya mı yada davalı İsa’ya mı ait olduğu hususu yöntemince araştırılıp belirlenmeli, bu çerçevede, davalı Hakkı ile davalı İsa arasındaki ve anılan davalılarla da yukarıda adı geçen dava dışı şirket arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinin istisna akdine mi yoksa taşeronluk ilişkisine mi dayalı olduğu hususu açıklığa kavuşturulmalı, bu bağlamda, dava dışı şirket yetkililerinin beyanlarına başvurulup ayrıca tesisata ilişkin proje ve ruhsat kayıtları ile bunların onay belgeleri araştırılıp bu yönde ilgililerin beyanları da saptanarak işverenlik sıfatının mevcut olup olmadığı ve mevcut ise kime ait bulunduğu tespit edilmeli, bu çerçevede iş kazasının varlığı ile rücu alacağının mevcut olup olmadığı hususları da değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmelidir. Diğer yandan, gerek asıl gerekse birleşen davanın 506 Sayılı Yasanın 10 ve 26. maddelerine dayalı olmasına ve bozma öncesi hükmün 506 Sayılı Yasanın 26. maddesine göre tesis edilip anılan hükmün davacı Kurum tarafından temyiz edilmemesi karşısında, 10. maddenin asıl dava mı yoksa ek dava yönünden mi değerlendirildiği hususu açıklanmaksızın davalı İsa’nın işveren sıfatıyla 10. madde kapsamında sorumluluğuna hükmedilmesi, yine birleşen 2013/182 Esas Sayılı ek dava hakkında yazılı gerekçelerle bir hüküm tesis edilmemiş olması usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
O halde, davacı Kurum avukatı ile davalı İ.. B..’nın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı İ.. B..’ya iadesine, 11.03.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.