YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/27363
KARAR NO : 2015/1773
KARAR TARİHİ : 09.02.2015
Mahkemesi : İş Mahkemesi
Dava, hak sahibi konumundaki davacıya ödenen aylıkların kesilmesine ilişkin Kurum işleminin iptali ve borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmda belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hakkında verilen boşanma kararı 11.10.2002 tarihinde kesinleşen davacıya yaşamını yitiren babası üzerinden hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan ölüm aylığının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle davalı Kurumca gerçekleştirilen işlemle kesilerek, 27.10.2008 – 27.12.2010 döneminde yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar yönünden borç tahakkuk ettirildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 56. maddesinin 2. fıkrasında, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesileceği, bu kişilere ödenmiş olan tutarların, 96. madde hükümlerine göre geri alınacağı yönünde düzenleme yapılmıştır. Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir.
5510 sayılı Kanunun, Kurumun denetleme ve kontrol yetkisi başlığını taşıyan 59. maddesinde, “Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin işlemlerin denetimi, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları eliyle yürütülür… Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının görevleri sırasında tespit ettikleri Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemler, yemin hariç her türlü delile dayandırılabilir. Bunlar tarafından düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Açıklanan yasal çerçevede somut olay incelendiğinde; Sosyal Güvenlik Kurumu Kontrol Memurluğu görevlilerince gerçekleştirilen soruşturmada elde edilen beyanlar, belirlemeler ile davacı ve eşinin boşandıkları dönemde aynı eczadeden ilaç aldıkları yönünde kurum saptaması, davacının eşinin öz abisi ……’in “…davacının uzun yıllardır eşi ve çocuklarıyla birlikte yaşadığı, boşandıklarını ve ayrıldıklarını duymadığını, hiçbir zaman ayrılmadıklarını ve şehitlik mahallesinde uzun yıllardır yaşadıkları… ” şeklindeki kurum memurlarına verdiği imzalı beyanı, bu beyanı doğrular nitelikteki hak sahibi davacının eşi …’in “…eşinin babası vefat edince babasından kalma emekli aylığı ile çocuklarının geçimine katkı sağlamak için boşandıkları, düzenli bir adresinin olmadığı, boşanmış olduğu dönemde bazen eşinin yanında kaldığı…” şeklinde kontrol memuruna verdiği imzalı beyanı ve kolluk tarafından davacının eşinin kayıtlı adreslerinde yaptığı araştırmada “…tanıyan bilen olmadığı…” yönündeki saptamalar, davacı tanığı ….’nin ” …mahallede fazla kimse davacının eşinden ayrıldığını bilmediği…” yönündeki beyanı ve davacının, boşandığı eşi ile 07.10.2010 tarihinde tekrar evlendikleri birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu Kurum işlemine dayanak olan kontrol memurunun 07.08.2012 tarihli raporunun aksinin ispatlanamadığı, hak sahibi davacı ile boşandığı eşinin fiili olarak beraber yaşadıkları belirgin olup bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usûl ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi usûl ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 09.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.