Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/25358 E. 2015/50 K. 12.01.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/25358
KARAR NO : 2015/50
KARAR TARİHİ : 12.01.2015

Mahkemesi : Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Dava,hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamda belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, davalının bağcılık üzerine çiftlik kurmaya karar verdiğini, davalıya ait …. arazilerinde 1.7.2012-20.9.2012 tarihleri arası çalışmasına rağmen, sigortasının yapılmadığını, hizmetinin tespitini talep ettiği; Mahkemece, davalı işyerinin faaliyete geçmediği, davacının davalı tarafından verilen vekalete dayalı çiftçi kaydının yapıldığı, ziraat odası, … resmi işlemlerin takip edildiği, yalnızca 10-15 gün açık arazide ağaç kesim işi yapıldığı, yapılan işin davacının asli işi olmadığı ve hizmet sözleşmesinin unsurları somut uyuşmazlıkta yer almadığı, taraflar arasındaki ilişkinin vekalet aktinden kaynaklandığı belirtilerek davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanun’un 79. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur.
Bilindiği gibi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 502. Maddesinde vekalet akdi, “Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir. Sözleşme veya teamül varsa vekil, ücrete hak kazanır. ” şeklinde tanımlanmış olup bu tanıma göre; vekil, sözleşme uyarınca kendisine yüklenen işin yürütülmesini veya üzerine aldığı işin yerine getirilmesini borçlanır. Vekalet akdinde bir tarafta vekil, diğer tarafta iş sahibi vardır. Vekil, sahibine ait işin idaresini, bir hizmetin görülmesini üzerine alan kişi olup vekilin, hizmetin görülmesindeki bağlılığı, hizmet akdinde olduğu gibi zorunlu değildir. Vekalet akdinde ücret kanunen şart olmayıp, sözleşme veya teamül varsa, vekil ücrete hak kazanabilir.

506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununda ve 1475 sayılı İş Kanununda hizmet akdinin tarifi yapılmamış olup 506 sayılı Kanunun 2’nci maddesinde genel bir tanım yapılarak, bir hizmet akdine (iş sözleşmesine) dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların bu Kanuna göre “sigortalı” sayılacağı belirtildikten sonra, 3’üncü maddesinde bu Kanunun uygulanmasında sigortalı sayılmayacak kimseler ile bazı sigorta kollarının uygulanmayacağı kimseler açıklanmış, 4’üncü maddesinde, bu Kanunun uygulanmasında 2’nci maddede belirtilen sigortalıları çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler “işveren” olarak tarif edilmiş, 6. maddede de, çalışanların işe alınmalarıyla kendiliğinden sigortalı olacakları hüküm altına alınmıştır. Anılan Kanun kapsamında sigortalı sayılmanın koşulları; iş sözleşmesine göre çalışma, sözleşmede öngörülen edimin (hizmetin) işverene ait işyerinde veya işyerinden sayılan yerlerde görülmesi, 3’üncü maddede belirtilen “sigortalı sayılmayan” kişilerden olunmamasıdır. Bununla birlikte hizmet sözleşmesi, pozitif hukukumuzda Türk Borçlar Kanununun 393 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre, sözleşme; işçinin belirli veya belirsiz bir zaman süresince hizmet görmeyi, iş sahibinin de kendisine ücret ödemeyi taahhüt ettiği bir akit olarak tanımlanmış, aksine hüküm bulunmadıkça, sözleşmenin özel şekle tabi olmadığı belirtilmiş, ücretin, zaman itibarıyla olmayıp yapılan işe göre verilmesi durumunda da işçinin belirli veya belirsiz bir zaman için alınmış veya çalışmış olduğu sürece akdin “parça üzerine hizmet” veya “götürü hizmet” adı altında varlığını koruduğu açıklanmıştır. Belirtilmelidir ki, “ücret” unsuruna her ne kadar tanımda ve iş sahibinin borçları belirtilirken yer verilmiş ise de, 506 sayılı Kanunun sistematiği ve diğer maddelerinin düzenleniş şekline göre, anılan unsurun sigortalı niteliğini kazanabilmek için zorunlu olmadığının kabulü gerekir. Baskın olan bilimsel ve yargısal görüşlere göre, iş sözleşmesinin ayırt edici ve belirleyici özelliği, “zaman” ile “bağımlılık” unsurlarıdır. Zaman unsuru, çalışanın iş gücünü belirli veya belirsiz bir süre içinde işveren veya vekilinin buyruğunda bulundurmasını kapsamaktadır ve anılan sürede buyruk ve denetim altında (bağımlılık) edim yerine getirilmektedir. Bağımlılık ise, her an ve durumda çalışanı denetleme veya buyruğuna göre edimini yaptırma olanağını işverene tanıyan, çalışanın edimi ile ilgili buyruklar dışında çalışma olanağı bulamayacağı nitelikte bir bağımlılıktır. İş sözleşmesinde çalışan, emeğini iş sahibinin emrine hazır bulundurmaktadır ve ücret, yapılan faaliyetin karşılığı olarak ödenmektedir.
Bu yasal düzenlemeler çerçevesinde, olağan olarak sigortalılık niteliği, 506 sayılı Kanunun 2. maddesine göre hizmet akdinin kurulması ve yukarıda açıklanan zaman ve bağımlılık unsurlarının gerçekleştiği çalışmaya başlanması ile edinilir.
Bu çerçevede, somut olayda, davacının hizmet döküm cetvelinden 1998 yılından 30.06.2012 tarihine kadar İstanbul ilinde faaliyet gösteren iş yerlerinde düzenli olarak çalıştığı ve primlerinin bildirildiği, davacının ikametgahını çiftliği kurulacağını belirtiği … ilçesine aldırdığı, davalı …. tarafından… Noterliğinin 04.07.2012 tarihli düzenleme şeklinde vekaletname ile davacıya taşınmaz alımı, arazileri üzerinde bulunan ağaçların kesimi ve orman

işlerinin takibi, araç satın alma, doğrudan gelir desteği alma, elektrik ve su bağlatma, kuyu açtırma ve resmi kurumlarda iş takip etme yetkisinin verildiği bu yetkilere dayanılarak davacın resmi kurumlarda davalı adına işleri takip ettiği, uyuşmazlık konusu dönemi kapsar şekilde davalı tarafından davacının hesabına 19.07.2012 tarihinde 1850,00TL, 2.8.2012 tarihinde 2400,00TL ve 04.09.2012 tarihinde 830,00 TL yatırıldığı, davalı tarafından …Noterliğinin 17.09.2012 tarihli düzenleme şeklinde azilname ile verilen yetkilerden davacının azledildiği, çiftliğin kurulacağı belirtilen… davalı adına kayıtlı 8 parça toplam 148.827 m2 büyüklüğünde arazisinin olduğu, davacının davalıya ait arazinden odun keserek çalıştığı, davacın 24.09.2012 tarihinden itibaren (…) sicil numaralı .. ilinde kayıtlı dava dışı iş yerinde çalışmaya başladığı, ihtilaf konusu dönemde bildirimli çalışmasının olmadığı anlaşılmaktadır. Tanık beyanı, dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının davalıya ait araziler üzerinde çiftlik kurmak amacıyla…’da çalıştığı işten ayrılarak ..’ya geldiği, davalı adına, verilen vekaletnameye dayalı olarak resmi işlemleri takip ettiği, taşınmaz üzerinde ağaç kesimi yaptığı, bu işler karşılığında davacının hesabına ihtilaf konusu dönemde bedel yatırıldığı, davacının emeğini ve zamanını işverene emrine hasrettiği, yapılan işin mahiyeti, verilen vekaletname içeriği ve Türk Borçlar Kanunun 394/2 maddesi gözetildiğinde aradaki çalışma ilişkisinin hizmet akidine dayalı olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, hatalı değerlendirme sonucu, aradaki çalışma ilişkisinin vekalet akdi olduğu belirtilerek yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 12.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.