Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/23313 E. 2015/21498 K. 07.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/23313
KARAR NO : 2015/21498
KARAR TARİHİ : 07.12.2015

Mahkemesi :Mersin 1. İş Mahkemesi
Tarihi :09.09.2014
No :2012/420-2014/393

Davacı, 05.07.1995-30.09.2008 tarihleri arası 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
5510 sayılı Yasanın 4/1-b maddesi (1479 sayılı Yasa) kapsamında tescili 2011 yılında 01.10.2008 tarihi itbariyle yapılan davacı, 05.07.1995-30.09.2008 tarihleri arası 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olduğunun tespitini istemiş, Mahkemece, davacının vergiye kayıtlı olduğu 05.07.1995- 03.10.1997 ve 10.02.2005- 30.09.2008 tarihleri arasındaki dönem yönünden davanın kabulüne, diğer dönemler yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir. Davacının Mersin Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Müdürlüğünde 26.12.1995 tarihinde kayıt için başvuru yaptığı anlaşılmaktadır.
5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 01.10.2008 öncesi uyuşmazlık süresi ile ilgili olarak davanın yasal dayanaklarından olan ve 01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24’üncü ve 25’inci maddelerinde kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler, meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren zorunlu sigortalı sayılmış iken, anılan maddelerde 2229 sayılı Kanun ile yapılan ve 04.05.1979 günü yürürlüğe giren değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, kendi adına ve hesabına çalışma olgusu sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. Daha sonra, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanunla değişik 1479 sayılı Kanunun 24’üncü maddesinin (1) numaralı bendinin (a) ve (h) fıkralarında, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların zorunlu sigortalı kabul edilebilmesi için, esnaf ve sanatkârlar gibi ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar yönünden vergi kaydı, gelir vergisinden bağışık olanlar yönünden kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı bulunma koşulu getirilmiş; anılan madde 22.03.1985 günü yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanunla bir kez daha değiştirilip kapsam genişletilerek, gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar (vergi kaydı bulunanlar) veya esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı bulunanlar ya da kanunla kurulu meslek kuruluşunda usulüne uygun kaydı olanlar zorunlu sigortalı olarak kabul edilmiş, anılan düzenleme 4956 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihine kadar geçerliliğini korumuştur. 4956 sayılı Kanunun 14’üncü maddesiyle değiştirilen hükümle zorunlu sigortalılık kapsamına yalnızca, ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar alınmış, gelir vergisinden bağışık tutulanlar yönünden ise Esnaf ve Sanatkâr Sicili ile birlikte aynı zamanda kanunla kurulu meslek kuruluşuna yöntemince kayıtlı bulunma koşulları getirilmiştir. Bu düzenleme de 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihine kadar geçerliliğini korumuştur. Ne ki; 1479 sayılı Kanunda geçmişe yönelik hizmetlerin tespitine olanak veren düzenleme bulunmayıp, Yasa koyucu, zaman zaman geçmişe yönelik sigortalılık sürelerinin borçlanılmasına olanak tanımaktadır. Bununla ilgili olarak, 02.08.2003 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun’un 47. maddesi ile 1479 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 18. maddede “Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri 04.10.2000 tarihinden itibaren başlar. Ancak, bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıkları, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde Kurum’a yazılı olarak başvurmaları ve 20.04.1982-04.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak 49 uncu ve ek 15 inci maddelere göre hesaplanacak prim borçlarının tamamını, tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağının yürürlükte olan prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
5510 sayılı Kanunun, 1479 sayılı Kanuna ilişkin geçiş hükümleri başlıklı Geçici 8. maddesinde de, “Bu Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer alt bentlerine göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanunun yürürlük tarihine kadar kayıt ve tescillerini yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğü bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren başlar…
Somut olaya ilişkin olarak, Mahkemece, yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler değerlendirildiğinde; öncelikle 01.10.2008 tarihi öncesi davacının Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olarak Kuruma tescilinin bulunup-bulunmadığı veya prim ödemesi olup olmadığı araştırılmalı; davacının, 01.10.2008 tarihinden önce Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olarak tescilinin veya prim ödemesinin bulunmaması durumunda, kabulüne karar verilen dönemde sigortalı olduğunun tespitinin mümkün bulunmadığı gözetilmelidir. Davacının, 01.10.2008 tarihi öncesinde Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olarak tescilinin veya prim ödemesinin bulunduğunun anlaşılması durumunda, Oda ve Esnaf sicil kaydı ve kendi nam ve hesabına bağımsız çalışması araştırılıp, yukarıda
belirtilen yasal düzenlemeler de göz önünde tutulup, faaliyetin bulunması durumunda sigortalı olabileceği süreler belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Mahkemenin yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 07.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.