YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2253
KARAR NO : 2014/6799
KARAR TARİHİ : 25.03.2014
Mahkemesi : Karşıyaka 4. İş Mahkemesi
Tarihi : 19.11.2013
No : 2012/726-2013/390
Rucüan tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; ilâmda yazılı nedenlerle gerçekleşen davanın kabulüne ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davacı Kurum ve davalılardan G.. A.. vekillerince istenilmesi ve G.. A.. vekilince duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 25.03.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı G.. A.. adına Av. B. F. K. Ç. ile karşı taraf adına Av. D.. F.. geldiler. Duruşmaya başlanarak, hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı günde Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davalı şirkete ait servisin arızalı olması nedeniyle sigortalı Kadir Karakaş’a ait …plakalı aracın servis olarak kullanılmakta olduğu, 24.11.2010 tarihinde sürücü K. K.’ın direksiyon hakimiyetini kaybedip karşı yönden gelen … plakalı araç ile çarpışması şeklinde oluşan kazada, sürücü K. K.’ın vefat ettiği, araçtaki sigortalılar F. Ö., N. Ö. ile Ö. Ö.E.’nin yaralandıkları, iş bu dava ile ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirler, yapılan cenaze yardımı ile, yaralanan sigortalılara ödenen geçici iş göremezlik ödeneklerinin tahsili talep edilmiş olup, davanın yasal dayanağının, olay tarihinde yürürlükte bulunan ve 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunudur.
5510 sayılı Kanunun İş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık bakımından işverenin sorumluluğunu düzenleyen 21’inci maddenin birinci fıkrası hükmü, sigortalıya ya da ölümü halinde hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerin işverenden rücuan tahsili koşulları düzenlenmiş olup; işverenin sorumluluğu için, zarara uğrayanın sigortalı olması, zararı meydana getiren olayın iş kazası veya meslek hastalığı niteliğinde bulunması, zararın meydana gelmesinde işverenin kastının veya sigortalının sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketinin ve bu hareket ile meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı arasında illiyet bağının bulunması gerekir. Buradan, işverenin, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliğine ilişkin mevzuatın kendisine yüklediği, objektif olarak mümkün olan tüm tedbirleri alma yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve bu nedenle iş kazası veya meslek hastalığı şeklinde sosyal sigorta riskinin gerçekleşmesi halinde, kusur esasına göre meydana gelen zararlardan Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı rücuan sorumlu olduğu sonucu çıkarılmaktadır. İşverenin sorumluluğu yönünden, sigortalı ya da hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken harcama ve ödemeler yönünden birinci fıkrada herhangi bir sınır öngörülmemişken; bağlanan gelirler yönünden, gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamına, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere hükmedilebileceği öngörülmüştür.
Anılan maddenin dördüncü fıkrası, üçüncü kişinin sorumluluğunu düzenlemekte olup; buna göre, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilebilecektir.
Üçüncü kişinin rücu alacağından sorumluluğu kusur sorumluluğu esasına dayanır. Bir başka ifadeyle; üçüncü kişi, ancak kusurlu bir hareketinin varlığı halinde rücu alacağından sorumludur.
İş kazası, meslek hastalığı ve hastalığın üçüncü kişinin kusuru sonucunda meydana gelmesi halinde rücu edilecek miktar ise; sigortalı ya da hak sahiplerine yapılan ödemelerin tümünün, bağlanacak gelirlerin ise başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısının, kusur karşılığından oluşmaktadır.
Sigortalının iş kazası veya meslek hastalığına uğramasına birden çok kişinin birlikte kusurlarıyla sebebiyet vermeleri halinde; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 61 ve 62’nci (818 sayılı Mülga Borçlar Kanununun 50 ve 51) maddeleri uyarınca teselsül hükümlerine göre birlikte sorumlulukları söz konusu olacaktır. Bu halde, Türk Borçlar Kanunu’nun 62’inci maddesi uyarınca kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişinin diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkı baki kalmak koşuluyla, her bir sorumlu yönünden kusurlarına düşen miktar ayrılmaksızın teselsül kurallarına göre sorumluluklarına hükmedilebilecektir.
İş kazası veya meslek hastalığına birlikte neden olan sorumluların işveren ve üçüncü kişi olması durumunda, yapılan harcama ve ödemeler yönünden ayrık bir durum söz konusu olmadığından, toplam kusurlarına düşen ödemelerden müteselsilen sorumluluklarına hükmedilir. İşveren; sigortalı ya da hak sahiplerine bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değerinin tümünden ancak sigortalı ya da hak sahiplerinin işverenden isteyebileceği miktarla sınırlı olmak üzere, üçüncü kişi ise böyle bir sınırlama olmaksızın ilk peşin sermaye değerinin yarısından sorumludur. Bu durumda, işveren; sigortalı ya da hak sahibinin işverenden isteyebileceği gerçek zararı aşmayan ilk peşin sermaye değerinin müteselsil sorumluların toplam kusuruna düşeninden sorumludur. Üçüncü kişinin ise ilk peşin sermaye değerinin yarısının müteselsil sorumluların toplam kusuruna düşen tutarından sorumlu olması gerekecektir.
Sigorta şirketlerinin sorumluluğuna ilişkin 5510 sayılı Kanunda yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Sigorta şirketinin sorumluluğu 2918 sayılı Kanunun 85’inci maddesi kapsamında poliçeye dayalı akdi sorumluluk olup; sigortaladığı aracın sürücüsü ile şayet tespit edilmişse araç işleteninin kusurlarıyla ve poliçe limitleriyle sınırlı biçimde zarardan sorumlu tutulabilirler.
Davaya konu somut olaya gelince; hükme esas alınan 29.02.2012 tarihli kusur raporunda davalı işverenin %40, sürücü Kadir Karakaş’ın %60 oranında kusurlu olduğu, karşı araç sürücüsünün ise olayda kusurunun bulunmadığı anlaşılmış olup, teselsül hükümleri uyarınca işveren ve sigorta şirketinin yaralanan sigortalılara ödenen geçici iş göremezlik ödenekleri bakımından %100 kusur oranına göre sorumlu olmaları, sürücü sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirler yönünden ise %40 kusur oranına göre teselsül hükümleri uyarınca ilk peşin sermaye değerli gelirin yarısından davalıların müştereken müteselsilen sorumlu oldukları, ilk peşin sermaye değerli gelirin kalan yarısından ise işverenin 21’inci maddenin birinci fıkrası hükmü uyarınca sorumlu olması gerekmektedir.
Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilerek davalıların tazmin ile sorumlu olduğu miktarın belirlenmesinde, ölen sigortalının hak sahiplerinin gerçek zarar hesabında işverenin %40 kusur oranına göre gerçek zarar hesabı yapılması gerekirken %60 kusur karşılığı gerçek zarar hesabının yapılması; kusur oranına göre belirlenen gerçek zarar ile kusur oranına göre belirlenen ilk peşin sermaye değerli gelir karşılaştırılması yapılması gerekirken, kusur oranına göre belirlenen gerçek zarar ile kusursuz ilk peşin değerin karşılaştırılması, geçici iş göremezlik ödenekleri yönünden sigorta şirketinin %60 kusura göre sorumluluğunun belirlenmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı ile davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalı, bozma sonrası yapılacak yargılamada, hükmü temyiz etmeyen yönünden davacı Kurum yararına oluşan usuli kazanılmış hak durumu hukuksal gerçeğinin gözetilmesi gereği de unutulmamalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davalı G.. A.. avukatı yararına takdir edilen 1.100,00 TL duruşma avukatlık parasının davacı Kuruma, davacı Kurum avukatı yararına takdir edilen 1.100,00 TL duruşma avukatlık parasının davalı G.. A..’ye yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davalı G.. A..’ye iadesine, 25.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.