Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/2210 E. 2014/20215 K. 21.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2210
KARAR NO : 2014/20215
KARAR TARİHİ : 21.10.2014

Mahkemesi : Bakırköy 16. İş Mahkemesi
Tarihi : 24.10.2013
No : 2011/1240-2013/438

Dava, ödeme emirinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkeme, yazılı biçimde davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi .. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, hukuki nitelikçe; dava dışı işveren limitet şirketin süresinde ödenmeyen 2005/3-2010/6. aylara ait prim ve gecikme zammının şirket ortağı olan davacıdan tahsili için 6183 Sayılı Kanunun 58. maddesi kapsamında 02.09.2011 tarihinde tebliğ edilen ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir. Mahkeme, davacının, davaya konu dönemde şirket ortağı olmadığını gerekçe göstererek ödeme emrinin iptaline karar vermiştir.
Davanın yasal dayanaklarından olan 506 Sayılı Kanunun 80. maddesi hükmünde, Kurumun süresi içerisinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 Sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür. 6183 Sayılı Kanunun 25.05.1995 tarih ve 4108 Sayılı Kanunun 11. maddesi ile değişik mükerrer 35. maddesi hükmüne göre de; Kurumun, işveren tüzel kişilerde olan prim ve diğer alacaklarının, işveren tüzel kişilerin mal varlığından kısmen veya tamamen tahsil edilememesi ya da tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde, işbu Kurum alacaklarının gerçekleştiği yada ödenmesi gereken dönemde işveren şirketi borç altına sokma ve yönetme yetkisini haiz kanuni temsilciler Kuruma karşı şahsi mal varlıkları ile sorumlu tutulmuşlardır. Yine 6183 Sayılı Kanunun 35/1. maddesi hükmü kapsamında; Kamu borcunun işveren şirketten tahsil imkânının kalmadığı tarih itibariyle şirket ortağı bulunanların anılan fıkrada öngörülen diğer koşulların da varlığı halinde sermaye hisseleri oranıyla sınırlı şekilde sorumlu olacakları kabul edilmiştir. İşveren şirketin haczedilen mal varlığının kamu alacağını karşılamadığının iflas halinde ise alacağın iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşıldığı gibi hallerde tahsil imkânsızlığı koşulunun gerçekleştiği sonucuna varılmalıdır.
Mahkemece, öncelikle, davacının, şirket ortaklığı ile varsa kanuni temsilcilik dönemleri ayrı ayrı açık ve net bir biçimde belirlenmeli, kanuni temsilciliğe dayalı sorumluluk durumu 6183 sayılı Yasanın mükerrer 35. maddesinde öngörülen ilke ve esaslar çerçevesinde değerlendirilmeli, kanuni temsilci olarak sorumluluğunun bulunmadığı sonucuna varıldığı takdirde ise, anılan yasanın 35/1. maddesinde öngörülen ilke ve esaslara göre ortaklığa dayalı sorumluluğun varlığı kabul edilmeli ancak, şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği irdelenip sonucuna göre karar verilmelidir.
O halde; davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, 21.10.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.