Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/22093 E. 2014/25986 K. 09.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/22093
KARAR NO : 2014/25986
KARAR TARİHİ : 09.12.2014

Mahkemesi :Ankara 16. İş Mahkemesi
Tarihi :15.05.2014
No :2013/847-2014/754

Rücuan tazminat istemli davasının yapılan yargılaması sonunda; bozmaya uyarak ilâmda yazılı nedenlerle isteğin kısmen kabulüne ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar avukatlarınca istenilmesi ve davalı avukatınca da duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 09.12.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü duruşmalı temyiz eden davalı adına Av. N.. M.. ve Şirket sahibi A D ile karşı taraf adına Av. O.. Ç.. geldiler. Duruşmaya başlandı. Hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı günde Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

1-Dosyadaki yazılara, delillerin taktirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine,

2-Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Dava; 09.06.2006 tarihli trafik-iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirler nedeniyle oluşan Kurum zararının tahsili istemine ilişkin olup, 5510 sayılı Kanunun 21. maddesiyle yeniden getirilen “sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı” tazmin hükmünün, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğü öncesinde gerçekleşen iş kazalarından kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı gözetildiğinde, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 9 ve 10. maddeleridir.

506 sayılı Kanunun 9. maddesi; “’işveren çalıştıracağı kimseleri, işe başlatmadan önce örneği Kurumca hazırlanacak işe giriş bildirgeleriyle Kuruma doğrudan bildirmekle veya bu belgeleri iadeli-taahhütlü olarak göndermekle

yükümlüdür. İnşaat işyerlerinde işe başlatılacak kimseler için işe başlatıldığı gün Kuruma veya iadeli-taahhütlü olarak postaya verilen işe giriş bildirgeleri ile Kuruma ilk defa işyeri bildirgesi verilen işyerlerinde işe alınan işçiler için en geç bir ay içinde Kuruma verilen veya iadeli-taahhütlü olarak gönderilen işe giriş bildirgeleri de süresi içinde verilmiş sayılır.

Dışişleri Bakanlığının sigortalı olarak yurtdışı göreve atanan personeli için işe giriş bildirgeleri ise, Kuruma en geç üç ay içinde gönderilir. ” hükmünü içermektedir.

Anılan Kanunun 10. maddesine göre ise 9. maddede öngörülen işe giriş bildirgesini süresinde Kuruma intikal ettirmeyen işverenler hakkında 26. maddede öngörülen sorumluluk halleri aranmaksızın, zararlandırıcı sigorta olayı nedeniyle Kurum tarafından bağlanan gelir ve harcamanın işverenden tahsil edileceğini düzenlemiştir. Yani, davalı işverenin 506 sayılı Kanunun 25.08.1999 tarih ve 4447 sayılı Kanunun 2. maddesiyle değiştirilen ve 08.09.1999 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 9 ve 10. maddesi hükmüne göre rücu alacağından sorumluluğu için; işe giriş bildirgesinin sigortalının, işe başlatılmasından önce verilmemiş olması ve zararlandırıcı sigorta olayının da işe giriş bildirgesinin kuruma verilmesinden önce meydana gelmesi gerekir.

Davaya konu somut olayda; sigortalının 25.09.2004 tarihli işe giriş bildirgesinin onaylı sureti bulunamamış ise de, olay sonrası düzenlenen müfettiş raporuna ve hizmet döküm cetveline göre, kazalının 25.09.2004 tarihinden kaza tarihi olan 09.06.2006 tarihine kadar Kuruma primlerinin düzenli olarak yatırıldığı, hizmetlerinin bildirildiği anlaşılmıştır.

Davada çözümlenmesi gereken hukuksal sorun, sigortalının işe giriş bildirgesinin elde edilemediği durumlarda, primlerin sürekli ve düzenli olarak ödenmiş, işe giriş bildirgesi dışında diğer prim belgelerinin Kuruma verilmiş olması halinde, işverenin yine 506 Sayılı Kanunun 9 ve 10. maddelerine göre sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır.

506 sayılı Kanunun 9 ve 10. maddelerinin getiriliş amacı, bildirimsiz çalıştırılma olgusunu önlemek ve Kurumun prim kaybına uğramasına engel olmaktır. İşveren, yanılgı sonucu işe giriş bildirgesini vermese bile şayet sigortalıya ait primleri ödemiş, diğer prim belgelerini vermiş ise amaç gerçekleşmiş olduğundan, salt işe giriş bildirgesini vermeyen işverenin 9 ve 10. maddeye göre sorumluluğu yoluna gidilemez.

Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun istikrar kazanmış görüşüne göre maddi hata kazanılmış hak oluşturmaz. (Yargıtay HGK 17.012007 gün 2007/9-13 E.,

2007/17 K. ve Yargıtay HGK 25.06.2008 gün 2008/11-448 E., 2008/454 K.). Ayrıca belirtmek gerekir ki, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.02.1959 gün ve 1957 /13 esas, 1959 karar ve 09.05.1960 gün 1960/21 esas, 1960/9 karar sayılı kararlarında açıklandığı üzere Yargıtay’ca maddi hata sonucunda verilen bir karara mahkemece uyulsa dahi usuli kazanılmış hak oluşmaz.

Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler ile trafik-iş kazasında sigortalının % 100 kusurlu olduğu gözetilerek işveren davalı hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davalı avukatı yararına takdir edilen 1.100,00 TL duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istem halinde davalıya iadesine, 09.12.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.