Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/22070 E. 2015/18715 K. 05.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/22070
KARAR NO : 2015/18715
KARAR TARİHİ : 05.11.2015

Mahkemesi : Ceyhan 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 11.07.2014
No : 2013/422-2014/288

Dava, aksine K… işlemenin iptaliyle ölüm aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacıların murisinin 14.04.2013 tarihinde vefat ettiği, sigortalının mirasçısı olan davacı A.. Ö..’un 28.08.2013 tarihli tahsis talebinin Kurumca, 5510 sayılı Kanunun 32. maddesinde yer alan, “ölüm aylığı, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması durumda iken ölen sigortalının hak sahiplerine, yazılı istekte bulunmaları hâlinde bağlanır” hükmü gereğince murisin 817 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları priminin bildirilmiş olması sebebiyle reddedildiği, yargılama esnasında 100 gün karşılığı askerlik borçlanma bedelinin 05.06.2014 tarihinde ödendiği, mahkemenin de sigortalının mirasçısı olan davacının yapmış olduğu 100 gün askerlik borçlanmasını göz önüne alarak davanın kabulüne karar verdiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, davacıların murisinin 100 gün karşılığı askerlik borçlanmasının, 5510 sayılı Kanunun 32/2-a maddesinde belirtilen “900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi bildirilmiş olması” şartı kapsamında sürenin hesabında göz önüne alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 32. maddesinin ikinci fıkrasında; ölüm aylığının, en az 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş veya 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş durumda iken ölen sigortalının hak sahiplerine, yazılı istekte bulunmaları halinde bağlanacağı öngörülmüştür.
YHGK’nın 29.09.2010 gün ve ……./ …..-……., 438 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, “Sigortalılık süresi”, 506 sayılı Kanunun 108.maddesinde uzun vadeli sigorta kolları açısından tanımlanmıştır. Bu maddeye göre; malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı Kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir. Tahsis işlerinde nazara alınan sigortalılık süreleri, bu sürenin başlangıç tarihi ile, sigortalının tahsis yapılması için yazılı istekte bulunduğu tarih, tahsis için istekte bulunmuş olmayan sigortalılar için de ölüm tarihi arasında geçen süredir. Tahsisi için istenilen koşulların, sigortalılık başlangıç tarihi (gerek mülga gerekse halen yürürlükte bulunan sosyal güvenlik mevzuatına tabi olarak ilk defa çalışılmaya başlanılan tarih) ile aylık talep tarihi arasında (aylık talebinde bulunmuş olmayan sigortalılar için ise ölüm tarihi arasındaki sürede) gerçekleşmiş olması aranmaktadır.
Bu arada “Hizmet borçlanması”, sigorta kapsamında sayılan fakat bildirilmemiş ve primi ödenmemiş sürelerin, ilgili tarafından başvurularak primlerinin ödenmesi işlemidir (Ş…., M….: Sosyal Sigortalarda Hizmet Borçlanması ve Hizmetlerin Birleştirilmesi, Yaklaşım Dergisi, Temmuz/2005, Sayı:151) Önemle belirtilmelidir ki, sigortalının mevcut olmayan bir süreyi borçlanabilmesi de mümkün değildir.
Bununla birlikte, 14.04.2013 günü yaşamını yitiren sigortalının mirasçısının 01.10.2008 tarihinden sonra askerlik borçlanması talebinde bulunarak borçlanma bedelini 01.10.2008 tarihinden sonra ödemiş olması halinde borçlanılan sürenin, maddede öngörülen 900 günün hesabında dikkate alınmaması gerekmektedir.
Yukarıda belirtilen maddi ve yasal olgular doğrultusunda karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin temyiz istemi kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 05.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.