Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/21717 E. 2014/25981 K. 09.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/21717
KARAR NO : 2014/25981
KARAR TARİHİ : 09.12.2014

Mahkemesi : Bakırköy 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 03.03.2014
No : 2012/341-2014/72

Rücuan tazminat istemli davanın yapılan yargılaması sonunda; ilâmda yazılı nedenlerle davalı O.. D.. hakkındaki davanın reddine, diğer davalı hakkındaki davanın kısmen kabulüne ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar avukatlarınca istenilmesi ve davalılar avukatınca da duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 09.12.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü duruşmalı temyiz eden davalılar adlarına Av. S.. T.. ile karşı taraf adına Av. E.. Ö.. geldiler. Duruşmaya başlanarak, hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı günde Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dava; 11.07.2009 tarihli trafik kazasında sürekli iş göremez durumuna giren sigortalıya bağlanan gelirler ile yapılan ödemelerin işveren ile kazaya sebep olan sürücüden tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte olan 5510 sayılı Kanunun 21. maddesidir.
Anılan maddenin dördüncü fıkrası, üçüncü kişinin sorumluluğunu düzenlemekte olup; buna göre, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilebilecektir.
Üçüncü kişinin rücu alacağından sorumluluğu kusur sorumluluğu esasına dayanır. Bir başka ifadeyle; üçüncü kişi, ancak kusurlu bir hareketinin varlığı halinde rücu alacağından sorumludur. Kusurun belirlenmesinde ise; zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğunun, dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak belirlenmesi ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, konusunda uzman sayılacak kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyetinden, aynı olay nedeniyle daha önce açılmış ve kesinleşmiş tazminat ve ceza dosyaları varsa, bu dosyalardaki kusur raporları ile çelişki oluşturmayacak şekilde kusur oran ve aidiyeti konusunda rapor alınması gereklidir.
Olay nedeniyle yapılan ceza yargılama sonucunda verilen Küçükcekmece 4. Sulh Ceza Mahkemesi 2009/1139 Esas 2014/99 Karar sayılı kararı ile Ç.. Ö..’in asli ve tam kusurlu olması nedeniyle mahkumiyetine, kazaya karışan diğer araç sürücüsü Hasan Mutlu’nun kusuru bulunmadığından beraatine karar verildiği, kararın temyiz aşamasında olduğu ve henüz kesinleşmemiş bulunduğu anlaşılmaktadır.
Borçlar Kanununun 53. maddesi (TBK madde 74.) hükmü gereğince, hukuk hakimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlı ise de, kusur raporu ve oranları ile bağlı değildir. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle ceza mahkemesinde saptanacak maddi olayın yargısal bir kararla saptanmış olması gerçeğinin hukuk hakimini de bağlaması gerekir. Bu hal; Kamunun yargıya olan güveninin korunmasının bir gereği olduğu gibi, söz konusu Borçlar Kanununun 53. maddesinde öngörülen kuralın da doğal bir sonucudur. Nitekim bu husus, Yargıtay’ın yerleşmiş ve kökleşmiş görüşleri ile de kabul edilmiş bulunmaktadır.
Mahkemece; kazaya karışan diğer araç sürücüsü Hasan Mutlu’nun kollukta verdiği ifadesi de göz önünde bulundurulduğunda, somut olaya konu ceza dosyasının kesinleşmesi beklenerek ceza dosyasında saptanan maddi olgular da gözetilerek, olayın oluşu tereddütsüz belirlenip, tüm delillerle birlikte değerlendirilerek, alanında uzman bilirkişilerden oluşa ve mevzuata uygun şekilde yeniden rapor alınıp, irdelenerek, varılacak sonucuna göre karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması,
2-5510 sayılı Kanunun 21. maddesi’nin dördüncü fıkrası uyarınca, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalığın üçüncü kişinin kusuru sonucunda meydana gelmesi halinde rücu edilecek miktar; sigortalı ya da hak sahiplerine yapılan ödemelerin tümünün, bağlanacak gelirlerin ise başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısının, kusur karşılığından oluşmaktadır.
Mahkemece; ilk peşin sermaye değerinin yarısının davalının kusur karşılığı ile yapılan geçici iş göremezlik ödeneğinin davalının kusur karşılığının, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26. (mülga HUMK 74.) maddesindeki taleple bağlılık ilkesi gözetilerek hüküm altına alınması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması,
3- Yargılama giderlerinden sayılan ve Hukuk Muhakemeleri Kanununun 323, Avukatlık Kanununun 169 ve Avukatlık Ücret Tarifesinin 1’inci maddelerinde düzenlenen, ancak müstakil bir varlığı olmayan ve ait olduğu davanın konusunu teşkil eden hak ve alacağa sıkı sıkıya bağlı bulunan avukatlık ücretinin, haksız çıkan tarafa yükletilmesi gerekir. Zira haksız davranışta bulunan bir kimsenin bu haksız davranışının bütün sonuçlarından sorumlu tutulması hukukun genel kurallarındandır. Hukuk Muhakemeleri Kanununun yargılama giderlerinin haksız çıkan tarafa yükletilmesine ilişkin 326. maddesi bu ilkeye dayanmaktadır.
Mahkemece; kusursuz olması nedeniyle hakkındaki davanın reddine karar verilen Okan Danyılmaz lehine avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde hükmedilmemiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı ile davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davacı avukatı yararına takdir edilen 1.100,00 TL duruşma avukatlık parasının davalılara yükletilmesine, davalılar avukatı yararına takdir edilen 1.100,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıya yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 09.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.