YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/21395
KARAR NO : 2014/25434
KARAR TARİHİ : 02.12.2014
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı Kurum, iş kazası sonucu sürekli işgöremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelir ve yapılan ödemelerin 506 sayılı Yasanın 26. maddesi uyarınca davalıdan tazminine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, bozma sonrası yapılan yargılama sonunda yazılı biçimde davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı ile davalı işveren avukatı ve feri müdahil avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1) … Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 66 ve devamı maddeleri uyarınca davalı işveren yanında feri müdahil olarak davaya katılmış olması ve hakkında da herhangi bir hüküm kurulmamış olması karşısında tek başına hükmü temyiz yetkisi bulunmadığından temyiz dilekçesinin bu nedenle reddi gerekir.
2 Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davalı işveren avukatının tüm, davalı kurum avukatının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
Davanın kabulüne dair önceki karar davacı Kurum ve davalı işverenin temyizi üzerine dairemizin 09.04.2013 gün, 2012/12071 esas, 2013/7269 karar sayılı ilamı ile; “…Somut olayda, zararlandırıcı sigorta olayının, kazı ustası olan sigortalının, sarmada, yedek işçi … tarafından, hareket halindeki konveyör üzerine konulan 3 metrelik direğin dışarı sarkan kısmı ile çatal direk arasına sıkışarak 27.01.2004 tarihinde yaralanması biçiminde gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece alınan 10.08.2011 tarihli ilk raporda davalı işverene %30, dava dışı ve yedek işçi …’e %10, sigortalıya %60 oranında, 12.01.2012 tarihli ikinci raporda ise, davalı işverene %30, dava dışı ve yedek işçi Recai’ye %30, sigortalıya %40 oranında kusur izafe edilmiştir. Mahkeme, ikinci raporun olaya uygun olduğunu belirterek anılan rapora göre hüküm tesis etmiştir. Diğer taraftan,
./…
-2-
olaya ilişkin ceza davasının bulunmadığı, onanarak kesinleştiği anlaşılan hak sahipliği dosyasına esas alınan kusur raporunda ise; davalı işverene %70, sigortalıya %30 oranında kusur verildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı 506 Sayılı Yasanın 26. maddesi olup, davalının rücu alacağından sorumluluğu ancak anılan maddede öngörülen yasal koşulların gerçekleşmesi hâlinde mümkündür. Gerek mahkemece alınan her iki kusur raporu arasında, gerekse hak sahipliği dosyasına dayanak kılınan raporla mahkemece alınan kusur raporları arasında kusur oran ve aidiyeti bakımından açık çelişki bulunmaktadır. Mahkemece dava dışı yedek işçi …’in beyanına da başvurulmak suretiyle, anılan raporlar arasındaki çelişki bu konuda uzman kişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulundan alınacak raporla giderilerek sonucuna göre karar verilmelidir…” gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma sonrası tanık olarak ifadesi alınan …; olay anında kendisinin kömür attığını kazalının ise tahkimat yaptığını, bu sırada tavandan düşen bir direğin bir kısmının hareket halindeki panzehirin üzerinde kalıp bir kısmının da kazalının ayağına düşerek onu yaraladığını bildirmiştir. Alınan 07.02.2014 tarihli heyet raporunda işverene %30, dava dışı Recai’ye %30, sigortalıya %40 kusur verilerek bozma öncesi hükme dayanak kılınan 12.01.2002 tarihli kusur raporu teyit edilmiştir. Boma sonrası alınan kusur raporunda, Recai’ye verilen kusurun gerekçesi, onun, işyeri kaza soruşturması sırasında verdiği ve olayın oluş biçimini kabul gibi belirleyen 30.07.2004 tarihli ifadesine dayandırılmıştır.
Yine bozma sonrası yapılan yargılama sürecinde; davacı Kurum sadece davalı işverene karşı yönelttiği dava ile %30 kusur karşılığı ilk peşin değerli gelir miktarını doğru olarak belirleyip bundan bozma öncesi davada hüküm altına alınan 2406,24 TL ilk peşin geliri mahsup edip bakiye 3188,79 TL’nin teselsüle göre tahsilini talep etmiştir. Diğer taraftan ihbar üzerine …’in davalı işveren yanında feri müdahil olarak davaya katılımı sağlanmış ise de hakkında herhangi bir hüküm tesis edilmemiştir. Birleşen dava Borçlar Kanununun 61. maddesinde düzenlenen teselsül hükümleri doğrultusunda açılmıştır. Borçlar Kanununun 61. maddesi “ Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” Düzenlemesini içermektedir. Bozma öncesi açılan davada teselsül hükümlerine dayanılmadığı, bozma sonrası açılan ve birleşen ek davada ise sadece ilk peşin değerli gelir yönünden teselsüle dayanılması karşısında, ilk peşin değerli gelir yönünden teselsül sorumluluğuna esas olan kusur oranı %60 kabul edilip bu orana karşılık gelen teselsüle dayanan sorumluluk miktarı ise 11190,06 TL olarak belirlenip, ancak, taleple bağlı kalınmak suretiyle şimdiki gibi hüküm kurulması gerekirken, ilk peşin değerli gelir yönünden teselsüle esas kusur oranı ve rücu sorumluluk miktarı belirlenmeden yazılı biçimde hüküm tesis edilmiş olması isabetsiz bulunmuştur.
../…
-3-
Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ : Hüküm fıkrasının (1) nolu bendinin 1,2 ve 3. satırlarının silinerek yerine, “ Davanın kabulüyle, birleşen davada ilk peşin değerli gelir yönünden teselsüle dayanıldığı gözetilerek %60 kusur oranına göre davalı işverenin rücu sorumluluk miktarının 11190,06 TL olduğu anlaşılmakla birlikte asıl ve birleşen davada ileri sürülen taleplerle bağlı kalınarak” hükmünün yazılmasına kısa kararın ve gerekçenin de bu şekilde düzeltilmesine ve hükmün düzeltilmiş bu biçim ile ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının davalılardan alınmasına, 02.12.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.