Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/21287 E. 2015/22082 K. 14.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/21287
KARAR NO : 2015/22082
KARAR TARİHİ : 14.12.2015

Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 15.05.2014

Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı K…avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava; 21.02.2012 tarihli trafik-iş kazası nedeniyle sigortalıya yapılan masrafların davalı işverenden tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte bulunan ve 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. ve 21. maddesidir.
Davacı K…, iş kazasında davalı işverenin iş güvenliği önlemi almaması nedeniyle kusurlu bulunmasının yanında, iş kazasını 3 işgünü içinde bildirmemesi nedeniyle sorumlu olduğu olgusuna da dayanmıştır.
Mahkemece, 5110 sayılı Kanunun 21/5. maddesinde yer alan; “İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık; kamu görevlileri, er ve erbaşlar ile kamu idareleri tarafından görevlendirilen diğer kişilerin vazifelerinin gereği olarak yaptıkları fiiller sonucu meydana gelmiş ise, bu fiillerden dolayı haklarında kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulunanlar hariç olmak üzere, sigortalı veya hak sahiplerine yapılan ödemeler veya bağlanan gelirler için kurumuna veya ilgililere rücu edilmez.” hükmü uyarınca davanın reddine karar verilmişse de; anılan Kanunun 21. maddesinin 2. fıkrasında yer alan ve “iş kazasının 13. maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sürede işveren tarafından Kuruma bildirilmemesi halinde, bildirim tarihine kadar geçen süre için sigortalıya ödenecek geçici iş göremezlik ödeneğinin Kurumca işverenden tahsil edileceği”ne ilişkin hükmün somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğinin yöntemince araştırılıp irdelenmediği anlaşılmıştır.
Yukarıda belirtilen hukuki ve fiili durumlar ışığında, Mahkemece iş kazasının geç bildirilip bildirilmediği hususu irdelenmek suretiyle anılan madde hükmüne göre inceleme yapılmak gerekirken, eksik inceleme ve araştırma neticesi hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma sebebidir.
./…

2-5510 sayılı Kanunun İş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık bakımından işverenin sorumluluğunu düzenleyen 21’inci maddenin birinci fıkrası hükmü, sigortalıya ya da ölümü halinde hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerin işverenden rücuan tahsili koşulları düzenlenmiş olup; işverenin sorumluluğu için, zarara uğrayanın sigortalı olması, zararı meydana getiren olayın iş kazası veya meslek hastalığı niteliğinde bulunması, zararın meydana gelmesinde işverenin kastının veya sigortalının sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketinin ve bu hareket ile meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı arasında illiyet bağının bulunması gerekir. Buradan, işverenin, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliğine ilişkin mevzuatın kendisine yüklediği, objektif olarak mümkün olan tüm tedbirleri alma yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve bu nedenle iş kazası veya meslek hastalığı şeklinde sosyal sigorta riskinin gerçekleşmesi halinde, kusur esasına göre meydana gelen zararlardan Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı rücuan sorumlu olduğu sonucu çıkarılmaktadır.
5510 sayılı Kanunun 21’inci maddesinin dördüncü fıkrası üçüncü kişinin sorumluluğunu düzenlemekte olup; buna göre, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilebilecektir. Anılan fıkrada geçen “çalıştıranlara” ibaresi, zararlandırıcı sigorta olayına neden olan üçüncü kişinin işverenlerini ifade etmekte olup; söz konusu işverenlerin sorumluluğu için, iş kazası veya meslek hastalığının oluşmasında kusurunun bulunduğunun saptanması gerekir.
5510 sayılı Kanunun 21’inci maddesinin beşinci fıkrası ise rücu edilemeyecek kişileri düzenlemekte olup; fıkra hükmüne göre, kamu görevlileri, er ve erbaşlar ile kamu idareleri tarafından görevlendirilen diğer kişilerin vazifelerinin gereği olarak yaptıkları fiiller sonucu, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalığın oluşması halinde; bu kişilerin Kurumun rücu alacağından sorumluluğu için haklarında ceza davasında verilmiş kesinleşmiş mahkûmiyet kararının bulunması gerekir. Verilen hapis, adli para cezası, hapis cezasının paraya çevrilmesi veya tecil edilmesi sorumluluğu gerektirecek olup; düşme, takipsizlik, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar ise, kesinleşmiş mahkûmiyet kararları olarak kabul edilemez. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.02.2012 gün 2011/19-639 Esas, 2012/30 Kararı; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 gün ve 2009/4-13 Esas, 2009/12 Karar; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.04.2010 gün ve 2010/2-76 Esas, 2010/77 Karar sayılı kararları).
Somut olayda; Hasta D..P…’nun Kâhta’ya sevki esnasında davalılardan B.. Y..’ın kullandığı resmi ambulansın kontrolden çıkarak devrilmesi şeklinde oluşan trafik-iş kazasında, araçta bulunan acil tıp teknisyeni sigortalının yaralandığı, meydana gelen trafik-iş kazası nedeniyle yapılan ceza yargılamasında aldırılan Adli Tıp Raporu ile ambulans sürücüsü B.. Y..’ın dikkatsiz, tedbirsiz ve tehlikeli şekilde araç kullanarak kazanın oluşumuna sebebiyet verdiğinden tam kusurlu olduğunun belirtildiği, ceza mahkemesince davalı B….hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verildiği anlaşılmıştır.
../…

Ne var ki; 5510 sayılı Kanunun 21’inci maddesinin beşinci fıkrası kapsamının, aynı maddenin birinci fıkrası kapsamında davalı işveren konumunda olan Bakanlığın sorumluluğunu kaldırdığı söylenemeyeceğinden, somut olayda, aldırılan kusur raporunda, ambulans şöförünün denetlenmesi ve kullanılan ambulansın bakım kusuru olup olmadığı hususları bakımından herhangi bir değerlendirme yapılmadığı da dikkate alındığında, sigortalının işvereni olan Sağlık Bakanlığı’nın birinci fıkra kapsamındaki kusuru değerlendirilmeksizin sadece 21’inci maddesinin beşinci fıkrası dikkate alınarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Hal böyle olunca; 5510 sayılı Kanunun 21’inci maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca sigortalının işvereni olan Sağlık Bakanlığı’nın sorumluluğunun da irdelendiği şekilde oluşa uygun bir kusur raporu aldırıldıktan sonra, kusursuz sorumluluğu düzenleyen anılan Kanunun 21. maddesinin 2. fıkrasında yer alan iş kazasının geç bildirimi nedeniyle doğan sorumluluk hükümlerinin de birlikte irdelenmesi ile hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı K… vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 14.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.