Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/20747 E. 2014/25886 K. 08.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/20747
KARAR NO : 2014/25886
KARAR TARİHİ : 08.12.2014

Mahkemesi : Karşıyaka 3. İş Mahkemesi
Tarihi : 07.05.2014
No : 2011/457-2014/98

Dava, yersiz ödenen aylıkların tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ile takibin devamı ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamda belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hakkında verilen boşanma kararı 30.11.2002 tarihinde kesinleşen davalıya yaşamını yitiren babası üzerinden hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan ölüm aylığının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle davacı Kurumca gerçekleştirilen işlemle kesilerek, 01.10.2008 –1.12.2009 döneminde yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar yönünden borç tahakkuk ettirildiği, borcun ödenmemesi sebebiyle davalı hakkında İzmir 4. İcra Müdürlüğünün 2010/14580 esas sayılı dosyası üzerinden 5142.89 TL asıl alacak, 880.07 TL gecikmiş faiz, 44.08 TLBSMV olmak üzere 6066.96 TL’nin tahsili için takip başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya tebliğ edildiği, davalı tarafından 21.9.2010 tarihli itiraz ile takibin durdurulduğu süresi içerisinde itirazın iptali talepli davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 56. maddesinin 2. fıkrasında, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesileceği, bu kişilere ödenmiş olan tutarların, 96. madde hükümlerine göre geri alınacağı yönünde düzenleme yapılmıştır. Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir.
5510 sayılı Kanunun, Kurumun denetleme ve kontrol yetkisi başlığını taşıyan 59. maddesinde, “Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin işlemlerin denetimi, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları eliyle yürütülür…. Kurumun
denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının görevleri sırasında tespit ettikleri Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemler, yemin hariç her türlü delile dayandırılabilir. Bunlar tarafından düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Açıklanan yasal çerçevede somut olay incelendiğinde; Sosyal Güvenlik Kurumu Kontrol Memurluğu görevlilerince gerçekleştirilen soruşturmada elde edilen beyanlar ve belirlemeler, apartman yöneticisinin “davalı ve eski eşinin 4 nolu dairede birlikte oturdukları, evli olarak bildikleri, 2010 yılı Mart ayı içinde 8 numaralı daireye taşındılar” şeklindeki kurum memurlarına verdiği imzalı beyanı, bu beyanı doğrular nitelikteki aynı apartmanda ikamet eden 3 ve 8 nolu dairede oturan komşuların beyanları ve seçmen kayıtları, 30.11.2002 tarihinde boşanma gerçekleşmesine karşın, ilgililerin 14.11.2009 tarihinde yeniden evlendikleri, davalı Ş.. D.. beyanı ve tanık N.. A..’ın duruşmadaki çelişkili beyanı birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu Kurum işlemine dayanak olan kontrol memurunun raporunun aksinin ispatlanamadığı, hak sahibi davalı ile boşandığı eşinin fiili olarak beraber yaşadıkları belirgin olup bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Diğer taraftan; 6100 sayılı HMK’nın 266. maddesi gereğince mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Hükmüne dayalı olarak hakim tarafından genel ve hukuki bilgisiyle davanın esasını teşkil eden fiilen birlikte yaşama olgusunun varlığının belirlenmesi yerine, bilirkişiden rapor alınmak suretiyle hüküm tesis edilmesi isabetsizdir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 08.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.