Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/20646 E. 2016/165 K. 18.01.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/20646
KARAR NO : 2016/165
KARAR TARİHİ : 18.01.2016

Mahkemesi : Fethiye 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 03.09.2013
No : 2011/178-2013/1009

Dava, meydana gelen trafik kazasında vefat eden sigortalının hak sahiplerine yapılan sosyal sigorta yardımlarının kazaya sebep olan araç şoförü ve sigortacısından rücuan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı K… avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Kurum tarafından hak sahibine, 1479 sayılı Kanunun 82. maddesi gereğince 506 sayılı Kanunun 11. maddesi uyarınca gerçekleşen iş kazası sonucu aylık bağlandığı belirtilmiş ise de, 15.09.2009 tarihinde gerçekleşen kaza hakkında anılan Kanunların değil, 5510 sayılı Kanunun yürürlükte bulunduğunda tereddüt yoktur.
5510 sayılı Kanunun 13. maddesinde iş kazası, “a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) (Değişik bendi: 17.04.2008 – 5754 S.K./8.mad) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) (Değişik bent: 17.04.2008 – 5754 S.K./8.mad) Bu Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olay olarak tanımlanmıştır.
Somut olayda, sigortalının içinde yolcu olarak bulunduğu aracı kullanan diğer davalı Muhammed’in direksiyon hâkimiyetini kaybetmesi nedeniyle karşı yönden gelen araçla çarpışması sonucunda vefat ettiği anlaşılmaktadır. Sigortalının kaza geçirdiği yerde bulunma zamanı ve sebebi, ilgili ceza mahkemesi kararı, sigortalılığına esas faaliyeti, varsa tanık beyanı ve diğer tüm deliller birlikte değerlendirilerek olayın oluş şekli, giderek iş kazası olup olmadığı 13. madde kapsamında belirlenmelidir.
Eldeki davada çözümlenmesi gereken ilk sorun, kazanın bir trafik kazası mı yoksa trafik-iş kazası mı olduğudur. Zira kaza bir trafik-iş kazası ise davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Kanunun “İş Kazası ve Meslek Hastalığı ile Hastalık Bakımından İşverenin ve Üçüncü Kişilerin Sorumluluğu” başlıklı 21. maddesinin 4. fıkrası olup, anılan düzenlemede, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edileceği belirtilmiştir.
Kazanın, yukarıda belirtilen 13. madde kapsamında yer almaması durumunda, davanın yasal dayanağı, yine 5510 sayılı Kanunun “Uzun Vadeli Sigorta Kolları Bakımından Üçüncü Kişinin Sorumluluğu” başlıklı 39. maddesi olup, üçüncü bir kişinin kastı nedeniyle malûl veya vazife malûlü olan sigortalıya veya ölümü halinde hak sahiplerine, bu Kanun uyarınca bağlanacak aylığın başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı için Kurumca zarara sebep olan üçüncü kişilere rücû edilecektir. Bu kapsamda yapılacak değerlendirmede, sorumluluğun doğması için aranan kast unsuru özellikle gözetilmeli ve irdelenmelidir.
Mahkemece, yukarıda belirtilen maddi ve hukuki olgular karşısında öncelikle sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelir/aylığın uzun vadeli sigorta kollarından mı yoksa kısa vadeli iş kazası meslek hastalıkları sigorta kolundan mı bağlandığı hususunun davacı kurumdan sorularak, açıklıkla belirlenmesi, daha sonra olayın net olarak belirlenmesi ile davanın yasal dayanağının belirlenmesi ve yukarıdaki ilkeler kapsamında davalıların sorumlu olup olmadıkları irdelendikten sonra davacı kurumun alacağı olup olmadığının irdelenmesi gereği gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 18.01.2016 gününde oy birliğiyle karar verildi.