Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/2028 E. 2014/5098 K. 06.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2028
KARAR NO : 2014/5098
KARAR TARİHİ : 06.03.2014

Mahkemesi :Beypazarı Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Tarihi :29.11.2012
No :2010/93-2012/308

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı, 506 sayılı Yasanın 79/10. ve 5510 sayılı Yasanın 86/9. maddeleri olup bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde, re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. 506 sayılı Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun 5. maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle yeniden beş yıl olarak belirlenmiştir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi,
dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
İnceleme konusu davada; davacı, davalılardan işverene ait işyerinde askerlikte geçen süre haricinde, 1993 yılı Kasım ayından 2008 yılı sonuna kadar kesintisiz çalıştığı halde, eksik bildirilen hizmetlerin tespitini talep etmiştir. Mahkeme, davacının, 1.11.1993-10.12.2008 tarihleri arasında kuruma bildirilen günler haricinde, 1764 gün daha hizmet akdine bağlı olarak çalıştığının tespitine karar vermiş ise de, dosyada yer alan bilgi ve belgeler, karar vermeye elverişli görünmemektedir. Bu bakımdan; işverenin vergi kayıt ve faaliyetleri ile tescil durumu ilgili vergi dairelerinden ve ticaret sicili memurluklarından araştırılmalı, uyuşmazlık konusu tarihleri içerir dönemsel sigorta primleri bordroları ile aylık prim ve hizmet belgeleri Kurumdan getirtilmeli, anılan bordrolarda ve belgelerde bildirimleri yapılan sigortalıların hizmet cetvelleri getirtilerek bilgi ve görgülerine başvurulmalı, bu yönde yapılan araştırma yeterli olmaz ise, aynı yörede komşu veya benzeri işleri yapan başka işverenler ile bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler re’sen saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı, işçilik alacaklarına ilişkin dava dosyasının varlığı araştırılarak celbedilmeli ve işçilik hakları davasında dinlenen tanık anlatımları ile bu dosyada bilgi ve görgülerine başvurulan tanıkların anlatımları karşılaştırılmalı, varsa, çelişkiler giderilmeli; çalışma kesintili gerçekleşmiş ise hak düşürücü süre yönünden irdeleme yapılmalı, böylelikle; davacının fiili çalışmalarının varlığı, başlangıç ve bitiş tarihleri, kesintili mi, sürekli mi olduğu hiçbir kuşku ve duraksamaya meydan vermeyecek biçimde belirlenerek, davaya konu talep hakkında bir karar verilmelidir.
Kabule göre de; talebe göre, hüküm altına alınmayan süre yönünden, avukatla temsil edilen davalılar lehine karar tarihi itibariyle yürürlükte olan tarife uyarınca vekalet ücretine hükmedilmesi ve kabul ret oranına göre yargılama giderine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak, elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacı ve davalılardan P. Amb. İnş. ve Turz. San. Tic. Ltd. Şti.’ne iadesine, 06.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.