YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/20035
KARAR NO : 2014/25217
KARAR TARİHİ : 01.12.2014
Mahkemesi :İstanbul 7. İş Mahkemesi
Tarihi :04.06.2014
No :2011/351-2014/324
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamda belirtilen nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair hüküm tesis edilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Yasemin Karabulut tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Uyuşmazlığın çözümünde davanın yasal dayanağını (mülga) 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi oluşturur. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalı, diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır. Ayrıca, eldeki davaya ilişkin kuvvetli delil niteliğinde olan kesinleşen işçi alacağı davasının; Kurumun taraf olmaması nedeniyle hak düşürücü süreye etkisi olmadığı bilhassa belirtilmelidir.
Eldeki davada, davacı, 1996 Mart ayından 18.9.2007 tarihine kadar Demokrat Parti İlçe Başkanlığı bünyesinde çalıştığının tespitini istemiştir. Hizmet cetvelinin incelenmesinde,
15.09.1998- 02.02.1999 tarihleri arasında dava dışı 21034875 sicilli işyerinden bildirimleri bulunduğu, yine bu işyeri tarafından düzenlenmiş ve Kurum’a intikal etmiş 15.09.1998 tarihli davacı sigortalı imzasını içerir işe giriş bildirgesinin de mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacının, alacak dosyasında kabul edilip kesinleşen süreleri dikkate almak suretiyle, 01.07.1996-18.09.2007 tarihleri arasında asgari ücretle çalıştığının tespitine dair hüküm tesis edilmiştir. Hak düşürücü süre hususu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacının, hizmet cetvelinden, 15.09.1998- 02.02.1999 tarihleri arasında dava dışı işveren tarafından bildirimlerinin yapıldığı dikkate alınarak, anılan dava dışı işverenle eldeki davanın işverenleri arasında herhangi bir bağ olup olmadığı araştırılmalı, bağ olduğunun tespiti durumunda kesintisiz geçen çalışmanın hak düşürücü süresinin 31.12.2007 tarihinden itibaren başlayacağı ve işçi alacağı davasında davacının çalışmasının kabul edildiği tarihler değerlendirilip, dava dışı işyerinden Kuruma bildirilen çalışmaların dışlanması gereği gözetilerek karar verilmeli; bağ olmadığının belirlenmesi durumunda yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde hak düşürücü süre irdelenerek karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA 01.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.