YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2003
KARAR NO : 2014/9572
KARAR TARİHİ : 29.04.2014
Mahkemesi : Keskin Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 25.11.2013
No : 2009/125-2013/172
Dava, 01.08.2003 -15.09.2008 tarihleri arasında geçen kesintisiz çalışmanın tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacının 01.08.2003-01.05.2004 tarihleri arasındaki çalışmalarının hakdüşürücü süre nedeniyle sigortalı olarak tesbitinin mümkün olmadığı, 01.05.2004-30.03.2005 tarihleri arasındaki hizmetlerinin toplam 316 gün olarak SGK Başkanlığına bildirildiği ve primlerinin ödendiği, 01.04.2005-15.09.2008 tarihleri arasındaki çalışma iddiasının ise tanık ifadeleri arasındaki çelişki yanında davalı belediye başkanlığının kamu kurumu olması ve ücret ödemesi dahil her türlü giderlerin ancak veriler emri yani evrak düzenlenerek yapılabilecek olması nedeniyle tutarsız ve yetersiz kaldığı, bu nedenle belirtilen dönem için davacının hizmet tespiti talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı, 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesi olup bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. 506 sayılı Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 Sayılı Kanunun 5. maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle yeniden beş yıl olarak belirlenmiştir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Yukarıda anlatılanlar ışığında, incelenen dava dosyasında, 01.08.2003-15.09.2008 tarihleri arasındaki çalışmanın tespiti istenildiğinden hak düşürücü sürenin söz konusu olmadığı, diğer taraftan, davacının, 2004 yılı temmuz ayına ilişkin hiç bildirimini bulunmamasına karşılık, gerek, işyeri ücret bordroları, gerekse davalı Kurumca gönderilen dönem bordrolarında bu aya ilişkin 30 günlük prim ödemesinin bulunduğunun anlaşıldığı, her ne kadar davalı işverenlikçe belediyeye ait ilgili evrakların bulunmadığı belirtilmiş ise de, davacının temyiz aşamasında sunmuş olduğu Ceritmüminli Belediyesi evrak defteri fotokopisi de dikkate alınarak, mahkemece, çalışmanın geçtiği iddia edilen döneme ilişkin işveren nezdindeki ücret tediye bordroları ve konuya ilişkin tüm belgeler eksiksiz olarak getirtilip, anılan belge ve bordrolardan sigortalının imzasını içerenlerden, imza aidiyeti yönünden çekişme bulunmayanlar ile, hata, hile, ikrah halleriyle sakatlığı iddia ve kanıtlanamayan belgelerin içeriklerinde gösterilen gün kadar çalışmanın karinesini teşkil edeceği göz önüne alınmalı, şayet, işveren hiçbir kayıt ibraz edemiyorsa bunun sebebi sorularak ve fiili imkansızlık varsa, bordrolu tanık beyanları nazara alınmalı, tarafların göstereceği tüm deliller toplanarak, Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin hangi nedenle bildirim dışı kaldığı yeterince araştırma konusu yapılarak, ortaya çıkacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan eksik değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 29.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.