Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/20029 E. 2014/25239 K. 01.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/20029
KARAR NO : 2014/25239
KARAR TARİHİ : 01.12.2014

Mahkemesi : İstanbul 2. İş Mahkemesi
Tarihi : 26.03.2014
No : 2011/453-2014/241

Dava , hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamda belirtilen nedenlerle davanın reddine dair hüküm tesis edilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Uyuşmazlığın çözümünde davanın yasal dayanağını (mülga) 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi oluşturur. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalı, diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır. Ayrıca, eldeki davaya ilişkin kuvvetli delil niteliğinde olan kesinleşen işçi alacağı davasının; Kurumun taraf olmaması nedeniyle hak düşürücü süreye etkisi olmadığı bilhassa belirtilmelidir.
Eldeki davada, davacı, 14/10/1994-01/01/1997 tarihleri arasında davalı Belediye’de geçen hizmetlerinin tespitini istemiştir. Hizmet cetvelinin incelenmesinde, 01.01.1997-17.05.1999 tarihleri arasında davalı işverenden bildirimlerinin bulunduğu ayrıca 15.10.1994 tarihinde davacı sigortalı imzasını içerir işe giriş bildirgesinin de mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Belediye Başkanlığı tarafından gönderilen, 1996/1 ile 1999/2. işyeri dönem bordrolarında, davacının adının bulunduğu görülmektedir. Mahkemece, hatalı ve yanılgılı değerlendirme ile hak düşürücü süre dolduğundan dolayı davanın reddine dair hüküm tesis edilmesi isabetsizdir.
Bu yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; davaya konu döneme ilişkin, davacının imzasını içerir 15.10.1994 tarihinde Kurum’a intikal eden işe giriş bildirgesinin mevcut olduğu ve hak düşürücü sürenin bu tarih sonrası işlemeyeceği hususu Mahkemece gözetilmeli; böylelikle, davacının, fiili çalışmalarının varlığı, başlangıç ve bitiş tarihleri, kesintili mi, sürekli mi olduğu hiçbir kuşku ve duraksamaya meydan vermeyecek biçimde belirlenerek, işin esasına girilip davaya konu talep hakkında bir karar verilmelidir.
O hâlde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 01.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.