YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/20022
KARAR NO : 2014/25220
KARAR TARİHİ : 01.12.2014
Mahkemesi : Keşan 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 14.04.2014
No : 2011/262-2014/105
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Uyuşmazlığın çözümünde davanın yasal dayanağını 5510 sayılı Kanun’un 86/9. maddesi ile (mülga) 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir.
Anayasa’nın 12. maddesine göre; “Herkes kişiliğine bağlı, dokunulmaz devredilmez, vazgeçilmez, temel hak ve hürriyetlere sahiptir.”. Sosyal güvenlik hakkı, bireylerin geleceğe güvenle bakmalarını sağlayan bir insan hakkıdır. Aynı zamanda “sosyal güvenlik, sosyal hukuk devleti içerisinde yer alan ve bu ilkeyi oluşturan temel kavramlardan birisidir”. Bu esası göz önüne alan anayasa koyucu “Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler” başlığı altında sosyal güvenlik hakkını da düzenlemiş ve 60’ncı madde ile “Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar” hükmünü getirmiştir. Bu iki hüküm birlikte değerlendirildiğinde, sosyal güvenlik hakkının kişiye sıkı sıkıya bağlı dokunulmaz ve vazgeçilemez bir hak olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
(Mülga) 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun 6. maddesinde ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 92. maddesinde de, bu ilke aynen benimsenerek, çalışanların işe alınmalarıyla kendiliğinden sigortalı olduğu, bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği, sözleşmelere sosyal sigorta yardım ve yükümlerini azaltmak veya başkasına devretmek yolunda hükümler konulamayacağı belirtilmiştir. Bu haliyle sigortalı olmak, kişi bakımından sadece bir hak olmayıp aynı zamanda bir yükümlülüktür.
Mahkemece, bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu gözetilerek, bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Davacı, 2004 Eylül ile 2006 Haziran tarihleri ile 2009 Ağustos ve 2010 Ağustos tarihleri arasında davalı işveren nezdinde geçen çalışmalarının tespitini istemiştir. Hizmet cetvelinin incelenmesinden, 28.09.2004-31.01.2005, 13.12.2005-01.06.2006 ve 04.08.2009-01.08.2010 tarihleri arasında davacının, kısmi olarak bildirimlerinin yapıldığı ve dosya kapsamında davacı sigortalı imzasını içerir 04.08.2009, 13.02.2005 ve 28.09.2004 tarihlerinde 3 adet işe giriş bildirgesinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, davalı işveren tarafından eksik gün nedenini açıklayan bilgi ve belgelerin prim belgelerine eklenerek Kurum’a verildiği ve bu hususun “eksik gün neden kodu” ile sigortalı hizmet dökümünde yer aldığı gerekçeleriyle davanın reddine dair hüküm tesis edilmiştir. Dosya kapsamında, kısmi bildirimlerin dayanağını oluşturan Kurum belgelerinin mevcut olmadığı görülmüştür.
Mahkemece, yapılacak iş, davacının çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğiyle süresinin belirlenebilmesi amacıyla; davacının, sigortalı hizmet cetvelinde, eksik gün neden kodu ile bildirilen kısmi bildirimlerinin dayanağını oluşturan tüm belge ve evraklar Kurum’dan celbedilmeli ayrıca puantaj kayıtları ve ücret tediye bordrolarının asılları işverenden getirtilmeli, resen iş bu belgelerden sigortalının imzasını içerenler yönünden imzanın davacıya aidiyeti davacı tarafından kabul edilenler ile inkar edilip de aidiyeti ehil bilirkişi incelemesiyle saptananlardan yine davacı tarafından hata-hile-ikrah durumu iddia ve ispat edilemeyenler bakımından iş bu yazılı belgelerin aksi eşdeğerde delillerle kanıtlanması için davacıya delilleri sorulmalı, kısmi bildirimlerin dayanağı belirlendikten sonra toplanan tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip elde edilecek sonuca göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 01.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.