YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/19813
KARAR NO : 2015/3866
KARAR TARİHİ : 05.03.2015
Mahkemesi : İş Mahkemesi
Davacı,… sosyal güvenlik rejimine giriş tarihi olan 08.05.1985 tarihinin Türkiye’de sigortalılık başlangıcı olarak tespiti ile tahsis talebini takip eden ay başından itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi …… tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada; davac…sosyal güvenlik rejimine giriş tarihi olan 08.05.1985 tarihinin Türkiye’de sigortalılık başlangıç tarihi olarak tespitini, tahsis talebini takip eden aybaşı olan 01.02.2014 tarihinden geçerli olmak üzere yaşlılık aylığı bağlanmasının gerektiğinin tespitini istemiştir. Mahkemece, davacının sigorta başlangıcının 08.05.1985 tarihi olarak tespiti ile davacının tahsis talebi tarihini izleyen aybaşı olan 01.02.2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine dair hüküm kurularak, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya kapsamından, 03.07.2013 – 06.07.2013 tarihleri arasında 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında sigortalılığı bulunan davacının, 08.07.2013 tarihli yurtdışı borçlanma talep dilekçesinde, … ülkesindeki 08.07.1985 tarihinden itibaren 5.000 gün çalışılan ve boşta geçen süreyi borçlanma istemine istinaden Kurum tarafından 02.01.1986 – 21.11.1999 tarihleri arasındaki 5.000 gün üzerinden tahakkuk ettirilen borçlanma bedelinin tamamını ödediği, davacının 14.01.2014 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu, Kurum tarafından düzenlenen mukteza tablosunda, davacının 5171 gün 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanma hizmet gün sayısı ve 4 gün 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamındaki çalışmaları olmak üzere toplam 5.175 gün prim ödeme gün sayısı kabul edilip, davacının, ilk işe giriş tarihi, 13.08.1999
olarak tespit edilerek, davacının emeklilik şartlarını 506 sayılı Kanunu Geçici 81/B-r alt bendi uyarınca 20 yıl 56 yaş 5.975 gün şartları olması gerektiği belirlendiği, davacının tahsis talebi hakkında Kurumun tahsis talebinin reddine dair cevabi yazısında ise ilk işe giriş tarihinin yurtdışı borçlanma süresini ödediği 5.000 gün geriye çekilerek hesaplandığı belirtildiği, 30.12.2009 tarihli … sigorta merciince düzenlenen belgede; davacının 1985 yılında ( 0 ) bildirimi bulunduğu ancak anılan yılda aylık kazanç tutarı belirtildiği, davacının 1986 yılında ise active+periode maladie/maternite/AT regime General açıklamalı 4 dönem bildirim bulunduğu görülmüştür….
Türkiye Cumhuriyeti ile… Cumhuriyeti arasında aktedilen Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin, konuya ilişkin 30’uncu maddesinin 1’inci bent hükmü, bir işçinin Türk mevzuatına tabi olmadan önce fransız sosyal güvenlik rejimlerinden birine tabi olmuşsa ….mevzuatına ilk tabi olunan tarihin, Türkiye’de malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına ilk defa tabi olduğu tarih olarak kabul edileceğini öngörmüştür.
Anayasamızın, 90/son maddesi uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş Uluslararası sözleşmeler Kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği haiz bulunmaktadır.
Öte yandan; 11.09.2014 tarihli Mükerrer Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6552 sayılı Kanunun 29’uncu maddesi ile 3201 sayılı Kanunun 5’inci maddesinin beşinci fıkrasına “Ancak uluslararası sosyal güvenlik sözleşmelerinde Türk sigortasına girişinden önce âkit ülke sigortasına girdiği tarihin Türk sigortasına girdiği tarih olarak kabul edileceğine ilişkin özel hüküm bulunan ülkelerdeki sigortalılık sürelerini borçlananların âkit ülkede ilk defa çalışmaya başladıkları tarih, ilk işe giriş tarihi olarak kabul edilir.” cümlesi eklenerek; 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanma yapma şartını yerine getiren sigortalılardan yurtdışında ilk defa çalışmaya başlayanların bu çalışmalarının ilgili sözleşme kapsamında Türkiye’de sigorta başlangıç tarihi olarak kabul edileceği düzenlenmiştir.
Yurtdışında çalışan Türk vatandaşlarının yurtdışında geçen hizmetlerinin borçlandırılarak, ülkemiz sosyal güvenlik mevzuatında malullük, yaşlılık ve ölüm hallerinde Türkiye’de geçmiş hizmet gibi değerlendirilmesini sağlamak amacıyla kabul edilen 3201 sayılı Yasa hükümleri uyarınca borçlandırılan sürelere dayalı olarak hangi şartlarda aylık bağlanacağı anılan Kanunun 6. maddesinde belirlenmiştir. Tahsis yapılabilmesi için aranan koşullardan birisi, yurda kesin dönülmüş olmasıdır.
Kesin dönüşün, aylık tahsis talebinde bulunanların yurtdışındaki çalışmalarının sona ermesini, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği almamaları durumunu ifade ettiği; “sosyal sigorta ödeneği” deyiminden, çalışma yaşamı süresince karşılaşılan hastalık, iş kazası, meslek hastalığı veya işsizlik gibi riskler nedeniyle iş göremezlik veya işsizlik gibi adlar altında yapılan ödeneklerin
amaçlandığı; “sosyal yardım ödeneği” ibaresinin ise bulunulan ülke mevzuatı kapsamında, geçimlerini sağlayacak hiçbir gelirleri olmayan veya mevcut gelirleriyle geçimlerini sağlamakta güçlük çeken kişilerin asgari geçim düzeyi ile sınırlı olmak üzere geçimlerinin sağlanması amacıyla kamu kurum ve kuruluşları tarafından muhtaçlık durumuna ve süresine göre ödenen, ikamet şartına bağlı nakdi yardımlar anlamını taşıdığı kabul olunmaktadır. Ne var ki, “kesin dönüş” ifadesi, mutlak anlamda, yurtdışında bulunduğu ülkeden Türkiye’ye döndükten sonra tekrar yurtdışına çıkış yapmama şeklinde değerlendirilemez. İkamet şartına bağlı olmayan nitelikte sosyal sigorta veya sosyal yardım ödeneği alanlara, anılan koşulun gerçekleştiğinin kabulü ile aylık bağlanabilecektir. Aksi yöndeki düşünce, Anayasamızın 23. maddesi ile güvence altına alınmış olan “Yerleşme ve seyahat hürriyeti”nin; İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine) ek 4 nolu protokolün 2. maddesi ile tanınmış “serbest dolaşım özgürlüğü”nün ihlali sonucunu doğuracaktır. 3201 sayılı Kanunun 6. maddesinin B bendi ile tekrar yurtdışına gitmek değil, yabancı ülke mevzuatına tabi olarak çalışmak ve ikamete dayalı sosyal sigorta veya sosyal yardım ödeneği almak, aylığın kesme nedeni olduğu belirtilmiş; 3201 sayılı Kanuna göre yaşlılık aylığı bağlanıp altı aydan daha uzun süre yurtdışında bulunmuş olanların, yurtdışında çalışıp çalışmadıklarını ve ikamete dayalı bir sosyal sigorta veya sosyal yardım ödeneği alıp almadıklarını “3201 sayılı Kanuna göre aylık alanlara mahsus yoklama belgesi” vererek, aylıklarını almaya devam edebilecekleri, Yurtdışında Geçen Sürelerin Borçlandırılması ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmeliğin 14. maddesi ile hüküm altına alınmış olup, yurtdışında uzun süre kalmak, tek başına bir aylık kesme nedeni teşkil etmemektedir.
Ayrıca, yurtdışında geçen çalışmalar sonucu, o ülkenin sosyal güvenlik sisteminden hak kazanılan yaşlılık ya da malullük aylığının bir sonucu olan ve ikamete dayalı bulunmayan sosyal sigorta veya sosyal yardım niteliğindeki edimlerden yararlanmak, yurtdışından kazanılmış olan sosyal güvenlik hakkının en doğal sonucu olup, bu haktan feragat anlamı çıkacak şekilde bir “kesin dönüş” tanımı yapılması, sosyal güvenlik hakkından feragat edilemeyeceği olgusunun gözardı edilmesi sonucunu da doğuracaktır.
Yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında; davacının, 08.05.1985 tarihi itibariyle fransız sosyal güvenlik rejimine tabi olup olmadığı araştırılarak fransız sosyal güvenlik rejimine tabi olduğu ilk tarihin sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmeli, davacının tahsis talebi sonrasında Kurumca düzenlenen mukteza tablosunda 3201 sayılı yurtdışı borçlanma hizmeti olarak 5.171 gün kabul edilmesi ile davacının tahakkuk ettirilen borçlanma gün sayısının 5.000 gün olmasına ilişkin çelişki giderilmeli, bu şekilde sigortalılık başlangıç tarihi ve davacının prim ödeme gün sayısı net olarak tespit edildikten, 3201 sayılı Kanunun 6. maddesi uyarınca tahsis şartlarının oluşup oluşmadığı ve yurda kesin dönüş yapıp yapmadığı tespit edilip, varılacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, 05.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.