Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/19721 E. 2015/22775 K. 22.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/19721
KARAR NO : 2015/22775
KARAR TARİHİ : 22.12.2015

Mahkemesi : Antalya 6. İş Mahkemesi
Tarihi : 16.05.2014
No : 2012/543-2014/224

Davacı, kendi nam ve hesabına tarım faaliyeti nedeniyle sigortalılık sürelerinin tespitini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı olan 2926 sayılı Kanunun 2. maddesinde, kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın, 3. maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyette bulunanların sigortalı sayılacakları belirtilmiş, 3. maddenin (b) bendinde, bu Kanunda geçen “tarımsal faaliyette bulunanlar”ın, kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya özgü yerlerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan yararlanmak suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından korunmasını, taşınmasını sağlayanları veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanları ifade ettiği açıklanmıştır. Ayrıca 5. maddede, yasal süresinde kayıt ve tescillerini yaptırmayanların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi izleyen aybaşından itibaren başlayacağı, bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı, 6. maddede, bu Kanuna göre sigortalı sayılanların sigortalılıklarının tarımsal faaliyetlerine son verdiklerinde sona ereceği, 7. maddede, kişilerin bu Kanuna göre sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç 3 ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorunda oldukları, 9. maddede, bu zorunluluğa uymayanların tescil işlemlerinin Kurumca kendiliğinden yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan davanın diğer yasal dayanağı niteliğindeki 5510 sayılı Kanunun 3. maddesinde tarımsal faaliyet, 2926 sayılı Kanunun 3/b maddesinde öngörüldüğü şekilde tanımlandıktan sonra 4. maddenin 1. fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendinde, hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız tarımsal faaliyette bulunanların sigortalı sayılacakları belirtilmiş, 7. maddede sigorta hak ve yükümlülüklerinin, tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar için tarımsal faaliyetlerinin kanunla kurulu ilgili meslek kuruluşlarınca veya kendilerince, 1 yıl içinde bildirilmesi durumunda kaydedildiği tarihten, bu süre içinde bildirilmemesi halinde ise bildirimin Kuruma yapıldığı tarihten itibaren başlayacağı öngörülmüştür.
02.08.2003 günü yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunun 56. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 2926 sayılı Kanunun 36. maddesi ve 4956 sayılı Kanunun 27. maddesi ile değişikliğe uğrayan 1479 sayılı Kanunun 53. maddesi hükümlerinde kanun koyucu, Kurumun prim alacaklarının Bakanlar Kurulu kararı ile ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsil edilebilmesine imkan tanımıştır. Buna göre, tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla ilgili sigorta primlerinin, ilgiliye ödenmesi gereken ürün bedellerinden kesilerek o kişi adına Kurum hesabına yatırılmak suretiyle tahsil edilmesi durumunda, kayıt ve tescil için Kuruma başvuru olmasa dahi belirtilen şekildeki prim ödeme olgusunun, tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan kişinin kayıt ve tescil konusundaki iradesini ortaya koyduğunun kanıtı olarak kabulü gerekmektedir. Tarımsal faaliyet olgusunun kanıtlanmış olması, tescilli sigortalılar yönünden tescil tarihinden, tescili bulunmayanlar yönünden ise ilk prim ödemesinin veya tevkifatın gerçekleştirildiği tarihten sonraki sürelere ilişkin olumlu sonuç doğurmaktadır. Tarım Bağ-Kur sigortalılığının yasal dayanağını oluşturan Kanunlarda 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddesinde açıklanan hizmet tespiti davasına koşut bir düzenlemeye yer verilmemesi ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin tescil edildikleri tarihi takiben başlayacağının öngörülmesi karşısında, tescil veya iradi prim ödemesi ya da prim tevkifatı öncesine ait dönem yönünden tarımsal faaliyet ve buna dayalı Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti söz konusu olamayacaktır. Ayrıca belirtilmelidir ki, tarımsal faaliyete kabul edilebilir süreyi aşar uzunlukta ara verilmesi durumunda Tarım Bağ–Kur sigortalılığının yeniden başlayabilmesi, tescil başvurusu, iradi prim ödeme, prim tevkifatı olgularından herhangi birinin gerçekleşmesine bağlıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22.09.2010 gün ve …../….-….. Esas – …./….. Karar numaralı ilamında da açıklandığı üzere, kendi adına ve hesabına bağımsız tarımsal faaliyete dayalı olarak yetiştirilen ürünlerin teslimi sırasında ürün bedelleri üzerinden tevkifat (prim kesintisi) yapılması durumunda zorunlu sigortalılık hak ve yükümlülüğünün tevkifat tarihini izleyen aybaşından itibaren başlatılarak ait olduğu yılın sonuna kadar ve devam eden yıllarda tevkifatlar var ise devam eden en son yılın sonuna kadar davacının sigortalı olarak kabul edilmesi gerekmekte olup, kamu kuruluşu niteliği taşımayan özel gerçek/tüzel kişilerce tevkifat gerçekleştirilmiş ise prim tutarının Kuruma aktarılması koşulu aranmaktadır.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, davaya konu özel kuruluşa ürün tesliminde yapılan prim tevkifatlarının, Kuruma aktarılmış olması nedeniyle ilk tevkifat tarihini takip eden aybaşı olan 01.01.1997 tarihinden itibaren 31.12.1997 tarihine kadar davacının sigortalı olarak kabul edilmesi isabetli ise de; tevkifat olmayan yıllarda sigortalılığın ancak davacının isteği veya prim ödemesi/ürün bedellerinden prim tevkifatı yapılması koşuluyla olabileceği gözetilmek suretiyle yapılacak araştırma ve inceleme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usûl ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 22.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.