Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/19509 E. 2014/20149 K. 21.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/19509
KARAR NO : 2014/20149
KARAR TARİHİ : 21.10.2014

Mahkemesi : İzmir 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 31.03.2014
No : 2013/560-2014/240

Davacı, D.. L.. Lokantası adlı işverenlere ait işyerinden verilen işe giriş bildirgesine dayalı olarak, sigortalılık başlangıç tarihinin, 01.09.1988 tarihi olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle, davalı S.. A.. hakkında davanın açılmamış sayılmasına, davalı kurum yönünden ise davanın kabulüne dair karar verilmiştir.
Hükmün, davalı kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi . . tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Somut olayda; davacı, D.. L.Lokantaı isimli işyerinden düzenlenip,02.09.1988 tarihinde kuruma intikal eden işe giriş bildirgesindeki işe giriş tarihi olan 01.09.1988 tarihinin sigortalılık başlangıç tarihi olarak tespitine karar verilmesini talep etmiş olup, mahkemece, kurumca aidiyeti ve geçerliliği ile ilgili çekişme yaratılmadığı değerlendirilen işe giriş bildirgesi ve istinabe suretiyle yapılan kolluk araştırmasında belirtilen iki tanık ile davacının amcasının oğlu ve arkadaşı olan iki tanık dinlenerek, davacının 18 yaşından büyük ve çalışacak yaşta olduğu işe giriş bildirgesinin tesciline ilişkin bir çekişme bulunmadığı, davacının nüfus kaydı ile uyumlu olduğu, işe giriş bildirgesinin yasal süresinde verildiğinden davacı yararına yasal karine oluştuğu ve aksinin kanıtlanamadığından bahisle davanın kabulüne karar verilerek hüküm kurulmuş ise de; sigortalılık başlangıcının tespitine ilişkin YHGK’nun 01.06.2011 günlü 2011/307 E -2011/366 K sayılı, 21.09.2011 günlü 2011/527 E -2011/552 K sayılı gibi ilamları gözetildiğinde eksik inceleme sonucu hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
YHGK’nun belirtilen ilamlarında da bahsedildiği üzere, 506 sayılı Kanunun 108. maddesi uyarınca, sigortalılık başlangıcı yönünden salt işe giriş bildirgesi verilmiş bulunması yeterli olmayıp, ayrıca Kanunun 2. maddesinde öngörülen şekilde fiili çalışmaların aranması da gereklidir.
Bu nedenledir ki, somut olayda, uyuşmazlık fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece, bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Kanunun 79. maddesinde belirtilen ve sigortalının çalışma gün sayısını, kazanç durumu çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 17. maddesinde belirtilen dört aylık prim bordroları gibi kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir.
Yöntemince düzenlenip süresi içinde kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de, fiili çalışmanın varlığının ortaya koyulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Kanunun 79/8. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava, aynı zamanda sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında, adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği, ancak, yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda, çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı ve Anayasa’nın 60. maddesinde tanımlanan sosyal güvenlik hakkının niteliği gereği bu tür davalarda, hakim, doğrudan soruşturmayı genişleterek, sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir.
Bunun için de bu tür davalarda işyerinde tutulması gerekli dosyalar ile kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, işyeri çalışanları saptanmalı ve sigortalının hangi işte ne kadar süre ile çalıştığı açıklanmalı, işyerinden Kuruma intikal eden talep dönemi bordrolarında ismi geçen çalışanların bilgilerine başvurulmalı, gereğinde komşu işyerlerinde çalışanlarının bilgilerine de başvurularak, gerçek çalışma olgusu, somut ve inandırıcı bilgilere dayalı biçimde kanıtlanmalıdır.
Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında; davacının ileri sürdüğü çalışmanın gerçek ve fiili olup olmadığı, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğiyle, süresinin belirlenebilmesi amacıyla; davalı Kurumdan alınacak bilgiye göre, davacıya verilen sigorta sicil numarasının hangi yılın serilerinden olduğu, anılan işe giriş bildirgesine istinaden Kurumca sigortalıya verilen sicil numarasının sigortalının daha sonraki yıllarda gerçekleşen hizmetlerinde kullanılıp kullanılmadığı araştırılmalı; İspir Emniyet Amirliğince tespit edilen D.. Y.. ve F.. K..’un talep dönemi davalı işyerinde veyahut davalı işyerine komşu işyerlerinde çalışmaları olup olmadığı, kurumdan, vergi kayıtlarından tespit edilmeli; davacının işyerinde hangi işte çalıştığı
tespit edilmeli; davacının askerlik belgesi temin edilerek, dava dönemi ile askerlik döneminin çakışıp çakışmadığı saptanmalı; işyerinden 1988/2. döneminde 15.08.1988 tarihinden itibaren 16 günlük çalışmaları bildirilen 184649202501 sigorta sicil numaralı İ.. K.. ile 184649212501 sigorta sicil numarlı M.. A.. bordrolarında kayıtlı kişilerin açık kimlik bilgileri Kurumdan tespit edilerek, tanık olarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı, yine 184649202501 sigorta sicil numaralı İ.. K.. ile davacının aynı kişiler olup olmadığı araştırılmalı; davacı ile 184649202501 sigorta sicil numarası ile davalı işyerinden bildirim yapılan İ.. K..’un aynı kişiler olup olmadığı tespi edilmeli; çalışmanın fiili ve gerçek olup olmadığı yöntemince araştırılmalı; böylece bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip, deliller hep birlikte değerlendirilip, takdir edilerek, varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı biçimde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 21.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.