Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/19318 E. 2014/16841 K. 09.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/19318
KARAR NO : 2014/16841
KARAR TARİHİ : 09.09.2014

Mahkemesi : Ankara 15. İş Mahkemesi
Tarihi : 20.06.2014
No : 2011/1089-2014/519

Dava, 5434 sayılı Kanun uyarınca emekli olan davacının emeklilik aylığının, 2002-2007 yılları arasındaki dönemde “TBMM Başkanı” olarak görev yaptığı gözetilerek, 5510 sayılı Kanunun 43’üncü maddesine uygun olarak belirlenmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
5434 sayılı Kanun kapsamında emekli aylığı almakta olan davacı, 2002-2007 yılları arasındaki dönemde “TBMM Başkanı” olarak görev yaptığı gözetilerek, 01.10.2008 tarihinden itibaren 5510 sayılı Kanunun 43’üncü maddesine göre emekli aylığının yeniden belirlenmesine karar verilmesini istemiştir.
5510 sayılı Kanunun Geçici 4’üncü maddesinde; “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanuna göre; aylık, tazminat, harp malûllüğü zammı, diğer ödemeler ve yardımlar ile 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre ek ödeme verilmekte olanlara, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanunda kendileri için belirtilmiş olan şartları haiz oldukları müddetçe bunların ödenmesine devam olunur. Ancak, 5 ilâ 10 yıl arasında fiili hizmet süresi olan iştirakçilerden dolayı dul ve yetim aylığı almakta olanların, aylık ve diğer ödemeleri, bu Kanunun 32 nci, 34 üncü ve 37 nci maddelerindeki şartları haiz oldukları müddetçe devam edilir.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce iştirakçiliği sona erenlerden tahsis talebinde bulunacaklar ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsis talebinde bulunanlardan işlemleri devam edenler hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır.
Bu madde kapsamına girenlerin aylıklarının bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır ve bu maddenin uygulanmasında mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri ayrıca dikkate alınır. (Ek cümle:16.06.2010 – 5997 S.K./10.mad) Ancak, Polis Akademisinde öğrenim görmekte olan öğrencilerin yetim aylıkları bu öğrenimleri süresince kesilmeksizin ödenmeye devam edilir.
5434 sayılı Kanuna göre ödenen aylıklar ile bu madde kapsamında bağlanacak aylıklar, memur maaş katsayılarındaki artışlara göre yükseltilir. Ayrıca 5434 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra barem, teşkilat, kadro ve sair kanunlar ile aynı rütbe, kadro ve sair kanunlarda yapılacak değişiklikler sonucunda aylık tutarlarında meydana gelecek yükselmeler, aynı rütbe, kadro unvanı ve dereceden bağlanmış bulunan emeklilik, malûllük ve vazife malûllüğü aylıkları ile dul ve yetim aylıkları hakkında da uygulanır…”düzenlemesi yer almaktadır. Madde metninden açıkça anlaşılacağı üzere, 5434 sayılı Kanun kapsamında bağlanan aylıkların artırılması ve azaltılması hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümleri uygulanır. Ancak barem, teşkilat, kadro ve sair kanunlarda yapılan değişiklik sonucunda, sigortalının emeklilik öncesi dönemde bulunduğu rütbe, kadro ve sair konumlarına ilişkin değişiklikler emeklilere yansıtılabilir.
5510 sayılı Kanunun 43’üncü maddesinin üç ve dördüncü fıkralarında ise; “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı veya Başbakan iken bu görevinden herhangi bir nedenle ayrılanlara, istekleri üzerine, müracaat tarihini takip eden aybaşından itibaren, istek tarihindeki Cumhurbaşkanına ödenmekte olan aylık ödeneğin % 40’ı esas alınarak Cumhurbaşkanına bağlanacak yaşlılık aylığının % 75’i oranında yaşlılık aylığı bağlanır.
Ancak herhangi bir nedenle görevden ayrılan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı veya Başbakan, 28 inci maddeye göre yaşlılık aylığına hak kazanıyorsa, 29 uncu maddeye göre yaşlılık aylığı ayrıca hesaplanır ve aylıklardan yüksek olanı yaşlılık aylığı olarak bağlanır. 28 inci maddeye göre aylığa hak kazanılamıyorsa üçüncü fıkraya göre bağlanan aylığın tümü, 28 inci maddeye göre aylığa hak kazanılıyor ve 29 uncu maddeye göre hesaplanan aylık, üçüncü fıkraya göre bağlanan aylıktan düşükse aradaki fark Hazineden tahsil edilir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Bu kapsamda uyuşmazlığın çözümü, kanunların zaman bakımından uygulanmasına ilişkin kuralların incelenmesini zorunlu kılmaktadır. Kanunlar, metinlerinde belirtilen tarihte yürürlüğe girer ve buna bağlı olarak hukuksal sonuçlarını yürürlüğe girdiği tarihten sonrası için doğurmaya başlar. Kanunların yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkileyip etkilemeyecekleri, yani, geçmişe etkili olup olmadıkları ile ilgili mevzuatımızda genel bir hüküm yoktur. Ancak, “toplum barışının temel dayanağı olan hukuka ve özellikle kanunlara karşı güveni sağlamak ve hatta kanun koyucunun keyfi hareketlerine engel olmak için, öğretide kanunların geriye yürümemesi esası kabul edilmiştir. Buna göre, gerek Özel Hukuk ve gerekse Kamu Hukuku alanında, kural olarak her Kanun, ancak yürürlüğe girdiği tarihten sonraki zamanda meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanır; o tarihten önceki zamana rastlayan olaylara ve ilişkilere uygulanmaz. Hukuk güvenliği bunu gerektirir. (Prof. Dr. Necip Bilge, Hukuk Başlangıcı, 14. Baskı, Turhan Kitabevi, Ankara, 2000, sh:193-194; Prof. Dr. A. Şeref Gözübüyük, Hukuka Giriş ve Hukukun Temel Kavramları, 18. Baskı , Turhan Kitabevi, Ankara 2003, sh:73).
Hukuk devletinin hukuki güvenlik ilkesi, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum ve davranışlarını buna göre güvenle düzenleyebilmesi anlamına gelir. Kişilerin davranışlarını düzenleyen kurallar onlara güvenlik sağlamalıdır. Bu güvenliğin sağlanabilmesi, her şeyden önce, devletin kendi koyduğu hukuk kurallarına kendisinin de uymasına bağlıdır. “Kanunları uygulama durumunda bulunanların da, başta mahkemeler olmak üzere, onları geriye yürür sonuçlar doğuracak yolda yorumlamamakla yükümlüdür.” (Yargıtay HGK; 09.03.1988 tarih ve 1987/2-860 E. 1988/232 K; 13.10.2004 tarih ve 2004/10-528 E. 2004/533 K; 06.04.2005 tarih ve 2005/10-183 E. 2005/241 K; 14.03.2007 tarih ve 2007/3-121 E. 2007/128 K. sayılı kararları).
Kanunların geriye yürümemesi kuralının istisnaları arasında; kazanılmış hakları ihlal etmemek kaydıyla kanunun yargılama hukukunu düzenlemesi, kamu düzeni ve genel ahlaka ilişkin olması ve beklenen (ileride kazanılacağı umulan) haklar bulunmaktadır. Tamamlanmış hukuki durumları yeni kanun veya düzenleyici kuralın etkilememesi ve onlar üzerinde hukuki sonuç doğurmaması ise, kazanılmış hakları saklı tutma amacı gütmektedir. Anılan istisnalardan olmayan 5510 sayılı Kanunun 43’inci maddesi yayımı tarihi itibariyle geriye yürüyeceğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı açıktır.
Ancak, 26.01.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 6270 sayılı Kanunun 20’nci maddesi uyarınca 01.01.2012 tarihinden geçerli olmak üzere 01.03.2012 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 16’ncı maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 38’inci madde ile 5510 sayılı Kanunun 43’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında sayılan görevlerde bulunmuş olanlardan herhangi bir sebeple bu görevleri sona erenler ile Büyük Millet Meclisi, Millet Meclisi, Cumhuriyet Senatosu, Temsilciler Meclisi ve Danışma Meclisi Başkanları da bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşından itibaren bu Kanunun 43 üncü maddesi hükmünden yararlanacakları düzenlenmiştir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular çevresinde somut olay değerlendirildiğinde; 5434 sayılı Kanun kapsamında ve 01.10.2008 tarihinden önce kendisine emekli aylığı bağlanan ve 2002-2007 yılları arasında “TBMM Başkanı” olduğu çekişmesiz olan davacının; 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 38’inci madde uyarınca anılan Kanunun 43’üncü maddesindeki düzenlemeye göre aylığının hesaplanması gerekir. Ne var ki; geçici 38’inci maddesinde ayrıca düzenlemenin geçerli olacağı tarih açıkça belirtildiğinden, söz konusu hesaplama ancak geçici 38’inci maddenin yürürlük tarihini takip eden aybaşından itibaren geçerli olacaktır. Zira barem, teşkilat, kadro ve sair Kanun değişikliği niteliğinde olmayan 5510 sayılı Kanunun 43’üncü maddesindeki aylık hesabına ilişkin lehe düzenlemenin geçici 38’inci maddenin öncesinde geriye yürütülerek, 5434 sayılı Kanun kapsamında hesaplanan aylığın artırılması geçiş hükümlerine ilişkin geçici 4’üncü maddedeki düzenleme karşısında mümkün değildir. Bu nedenle, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle kabulüne hükmedilmesi; usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 09.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.