Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/19285 E. 2014/25267 K. 01.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/19285
KARAR NO : 2014/25267
KARAR TARİHİ : 01.12.2014

Mahkemesi :Bafra 1. Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Tarihi :21.11.2013
No :2012/607-2013/258

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Uyuşmazlığın çözümünde davanın yasal dayanağını 5510 sayılı Kanun’un 86/9. maddesi ile (mülga) 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir.
Anayasa’nın 12. maddesine göre; “Herkes kişiliğine bağlı, dokunulmaz devredilmez, vazgeçilmez, temel hak ve hürriyetlere sahiptir.”. Sosyal güvenlik hakkı, bireylerin geleceğe güvenle bakmalarını sağlayan bir insan hakkıdır. Aynı zamanda “sosyal güvenlik, sosyal hukuk devleti içerisinde yer alan ve bu ilkeyi oluşturan temel kavramlardan birisidir”. Bu esası göz önüne alan anayasa koyucu “Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler” başlığı altında sosyal güvenlik hakkını da düzenlemiş ve 60’ncı madde ile “Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar” hükmünü getirmiştir. Bu iki hüküm birlikte değerlendirildiğinde, sosyal güvenlik hakkının kişiye sıkı sıkıya bağlı dokunulmaz ve vazgeçilemez bir hak olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
(Mülga) 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun 6. maddesinde ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 92. maddesinde de, bu ilke aynen benimsenerek, çalışanların işe alınmalarıyla kendiliğinden sigortalı olduğu, bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği, sözleşmelere sosyal sigorta yardım ve yükümlerini azaltmak veya başkasına devretmek yolunda hükümler konulamayacağı belirtilmiştir. Bu haliyle sigortalı olmak, kişi bakımından sadece bir hak olmayıp aynı zamanda bir yükümlülüktür.
Mahkemece, bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu gözetilerek, bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Davacı, 1.7.1995 ile 4.1.2010 tarihleri arasında davalı işverenler nezdinde geçen çalışmalarının tespitini istemiştir. Hizmet cetvelinin incelenmesinden, 01.07.1995-4.01.2010 tarihleri arasında davalı işverenler nezdinde geçen çalışmaların kesintili olarak bildirimlerinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacının, dosya kapsamında 1.7.1995, 1.7.1996 ve 10.8.1996 tarihli Betontaş İnş. Ltd. Şti, 2.2.1997 tarihli H.. G.., 1.2.2001, 9.8.2001, 8.9.2001, 19.9.2001, 8.11.2001 tarihli ….Prefabrik Yapı Ltd. Şti tarafından, 1.5.2001…. San. Ltd. Şti tarafından, 10.6.2003 Gür-san Yapı Ltd. Şti tarafından, 22.10.2009 Gürbeton Yapı Ltd. Şti düzenlenip Kuruma intikal eden işe giriş bildirgeleri bulunmaktadır. Bu işe giriş bildirgelerinden 9.8.2001 ve 1.5.2001 tarihli olanların elektronik ortamda düzenlendiği, diğer işe giriş bildirgelerinin davacının imzasını içerdiği, bu işe giriş bildirgelerinin asıllarının Kurum’dan temin edilmeye çalışıldığı ancak bunlara erişilemediği, bu sebeple işe giriş bildirgesindeki imzaların davacıya ait olup olmadığı yönünde bilirkişi incelemesi yaptırılamadığı görülmüştür. Dinlenen bordrolu tanıkları, davacının dava konusu dönemde kesintisiz bir şekilde çalıştığını doğrulamakla bir kısım tanıklar ise, işin niteliği gereği kışın 1,5 -2 ay civarı çalışmanın olmadığını beyan etmişlerdir. Mahkemece, davacının, davalı işverenler nezdinde, giriş çıkış yapmak suretiyle kesintili çalıştığını , kesintisiz çalışmanın ise bu durumda yazılı delillerle ispatlanması gerektiği gerekçeleriyle davanın reddine dair hüküm tesis edilmiştir. Mahkemenin bu yöndeki kabulü isabetsizdir.
İşe giriş bildirgelerinin işverence düzenlenip Kurum kayıtlarında yer alması asıldır. Bunların bulunmamasının olumsuz sonuçları davacıya yükletilemez. Bu sebeple Mahkemece, yapılacak iş, davacının çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğiyle süresinin belirlenebilmesi amacıyla; davacının çalışmaları ile ilgili tüm belgeler ve işe giriş bildirgeleri davalı Kurumdan; puantaj kayıtları ve ücret tediye bordrolarının asılları işverenlerden getirtilmeli, resen iş bu belgelerden sigortalının imzasını içerenler yönünden imzanın davacıya aidiyeti davacı tarafından kabul edilenler ile inkar edilip de aidiyeti ehil bilirkişi incelemesiyle saptananlardan yine davacı tarafından hata-hile-ikrah durumu iddia ve ispat edilemeyenler bakımından, işbu yazılı belgelerin aksi eşdeğerde delillerle kanıtlanması için davacıya delilleri sorulmalı, araştırma ilkesi doğrultusunda; bu işyerlerine ait talep edilen tüm dönemi kapsar bordrolar istenmeli, davalı Kuruma verilmiş dönem bordrolarından kayden çalışması görünen ve uyuşmazlığa konu dönemi kapsar şekilde çalışması bulunan tanıklardan kanaat edinmeye yetecek kadarının re’sen belirlenerek beyanlarına başvurulmalı; talep edilen döneme ilişkin bordro tanıklarına ulaşılamadığı takdirde sigortalı ile birlikte çalışan kişiler ile aynı çevrede işyeri olan işveren ya da bu işverenlerin çalıştırdığı kişiler re’sen saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı; görünmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu yeterince araştırılmalı; toplanan tüm kanıtlar birlikte değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istem halinde temyiz harcının davacıya iadesine 01.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.