Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/18631 E. 2014/19804 K. 17.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/18631
KARAR NO : 2014/19804
KARAR TARİHİ : 17.10.2014

Mahkemesi : Bakırköy 2. İş Mahkemesi
Tarihi : 08.05.2014
No : 2013/547-2014/172

Dava, davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 16/07/1999 tarihi olarak tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği üzere davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılardan Sosyal Güvenlik Kurumu avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun geçici 7/1. maddesi hükmünde “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” düzenlemesinin yer alması ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında davanın yasal dayanağının 506 sayılı Kanun, giderek 79. ve 108.maddeler olduğu kabul edilmelidir.
Bu yönde Kuruma bildirilmeyen çalışma süresinin ve sigorta başlangıç tarihinin tespitine karar verilebilmesi için davanın çalışılan yılın sonundan başlayarak 5 yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerekir. Yönetmelikle tespit edilen belgeler kapsamında işe giriş bildirgesinin verilmesi durumunda, bildirgede öngörülen işe başlama tarihinden sonrası için hak düşürücü süreden bahsedilemez. Ne var ki, işe giriş bildirgesinin de yine yasada öngörülen hak düşürücü süre dahilinde Kuruma verilmesi gerekir. Zira hak düşürücü sürenin geçirilmesi hakkın özünü ortadan kaldırdığından,bu sürenin geçirilmesinden sonra işe giriş bildirgesinin Kuruma verilmesi ya da primlerin ödenmesinin hak düşürücü süreyi yeniden canlandırması mümkün değildir.
Yöntemince düzenlenip süresi içinde kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alındığını gösterirse de, fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasa’nın 79/8.maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava, sigortalılığın tespiti istemini de içerir.
Somut olayda, davacının sigortalılığına dair ilk bildirimin, Kuruma hak düşürücü süre içinde intikal eden 17/12/1999 tarihli işe giriş bildirgesi ile yapıldığı, ancak davaya konu 16/07/1999 tarihine dair çalışmanın kayden saptanamadığı, zira bu tarihli bir işe giriş bildirgesinin veya bu tarihi kapsayan ilgili dönem bordrolarında anılan tarihli çalışmaya dair bir bilginin bulunmadığı anlaşılmakla, mahkemece hak düşürücü sürenin gerçekleşmiş olduğu gözetilmeksizin, davanın reddi yerine yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 17.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.