YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/17919
KARAR NO : 2015/21307
KARAR TARİHİ : 03.12.2015
Mahkemesi : İzmir 4. İş Mahkemesi
Tarihi : 05.03.2014
No : 2012/416-2014/162
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, tarafların vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Davacı Kurum vekilinin temyiz talebi yönünden;
21.07.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ve ayrıca 5236 sayılı Kanun, katsayı artışı da uygulanmak suretiyle bu kanunların yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 2013 yılı için 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427’nci maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını 1.820,00 TL olarak değiştirmiştir.
Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması halinde temyiz (kesinlik) sınırının saptanmasında alacağın tamamının gözetilmesi; tümü dava konusu yapılan bir alacağın kısmen kabulünde ise temyiz (kesinlik) sınırının belirlenmesinde kabul ve reddedilen miktarların esas alınması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427’nci maddesi hükmü gereğidir.
Somut olayda, davaya konu rücu alacağının tamamı ile kabul edilen tutar nazarında, davacının temyizine konu tutar 883,15 TL. olup, yukarıda değinilen temyiz (kesinlik) sınırını aşmadığından, davacı vekilinin temyiz dilekçesinin miktar itibariyle kesinlik nedeniyle REDDİNE,
2-Davalı vekilinin temyiz talebi yönünden;
A-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
B-Davanın yasal dayanağı olan, 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 21. maddesinde; “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.” düzenlemesi getirilmiştir.
Kaçınılmazlıktan, işveren tarafından tüm bu önlemler alındığı ve kazalı da bu önlemlere uyduğu halde kaza meydana gelmişse söz edilebilecektir. “Kaçınılmazlık, sosyal sigortalar uygulamasında, hukuksal ve teknik anlamda, olayın meydana geldiği tarihte geçerli olan bilimsel ve teknik tüm önlemlere rağmen zararın meydana geldiği ve önlenemediği durumları anlatan bir kavram…”(Prof.Dr. A. Can Tuncay, Kurumun işverene Rücuu-Olayda Kaçınılmazlık Durumu, Sicil İş Hukuku Dergisi, Sayı 4, s. 185) olup; bu halin kabulünün koşulu, “…vuku bulan olaya karşı koyulmazlık hali ve her türlü tedbirin alınmasına rağmen gerçekleşmesi önlenemeyen ve objektif bir kaçınılmazlık durumunun söz konusu olmasıdır. Umulmadık bir hal kaçınılmazlık olarak nitelenemeyecektir. Ummamak, ummayı düşünmemek ve zarar verici olay ile karşılaşmak, kaçınılmazlık olarak değerlendirilemez.” (Prof.Dr. Berin Engin, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İşverene Rücuya Nasıl Bakıyor?, Sicil İş Hukuku Dergisi, Sayı 4, s. 139)
Mahkemece, diğer benzer dava dosyalarındaki meslek hastalığının oluşumunda kaçınılmazlığın bulunmadığını bildiren bilirkişi raporları esas alınarak hüküm kurulmuş ise de, meslek hastalığında, işveren bu konuda her türlü tedbiri almış olsa bile, işin ve işyerinin niteliği sebebiyle bu hastalığın ortaya çıkması ihtimalinin bulunması ve bu nedenle hastalığın oluşumunda belli bir oranda kaçınılmazlığın etken olduğunun kabulü zorunlu olup, hükme esas alınan rapor bu yönüyle hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, alanında uzman bilirkişi heyetinden, kusurun oran ve aidiyeti ve meslek hastalığının oluşumunda kaçınılmazlığın etkisi konusunda rapor alınarak, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 03.12.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.