Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/16674 E. 2014/20260 K. 23.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/16674
KARAR NO : 2014/20260
KARAR TARİHİ : 23.10.2014

Mahkemesi : Samsun 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 30.04.2014
No : 2012/125-2014/262

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi .. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davalı işverene ait torna atölyesinde 01.01.1987 tarihinde çalışmaya başladığı yönünde hakkında düzenlenen işe giriş bildirgesi 03.02.1987 günü davalı Kuruma verilmesine karşın bu çalışmaya ilişkin başkaca sigortalılık bildirimi ve prim ödemesi yapılmayan davacının istemi 01.07.1986 tarihinde uzun vadeli sigorta kollarına tabi olarak hizmet akdiyle geçen çalışmanın tespitine ilişkin olup mahkemece yapılan yargılama sonunda hizmetin çıraklık niteliğinde olduğu gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 3. maddesinin II numaralı bendinin (B) alt bendinde, özel kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında, çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile bu kanunun 35. maddesi hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiş, 60. maddesinin (G) fıkrasında, bu maddenin uygulanmasında; 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresinin, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edileceği, ancak bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edileceği açıklandıktan sonra geçici 54. maddede ise 01.04.1981 tarihinden önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescil edilmiş olanlar hakkında bu hükmün uygulanmayacağı öngörülmüştür. (G) bendindeki “malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanlar” ibarelerinin, sigortalılar yararına bir yorumla tabi olması gerekenleri de kapsadığı kabul edilmelidir. Diğer taraftan Kanunun 108. maddesinde, malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında
dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcının, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarih olduğu bildirilmiştir.
506 sayılı Kanunun 79/10. maddesine dayalı hizmet süresinin saptanmasına yönelik davalarda sigortalı ile işveren arasındaki hukuki ilişkinin niteliği ve sigortalının çırak olup olmadığı belirlenirken çalışma ilişkisi irdelenmeli, çıraklık sözleşmesinde akdi ilişkinin üstün niteliğinin “çalışma” yerine “sigortalıya bir meslek ve sanatın öğretilmesi” olduğu hususu gözetilmeli, sigortalının işyerinde üretimle ilgili çalışmalara eylemli olarak katılması ve meslek ve sanat eğitiminin ikinci plânda tutulması, bir başka anlatımla sigortalının emeğiyle işyeri ve işverene katkıda bulunması durumlarında çıraklık ilişkisinin söz konusu olamayacağı benimsenmelidir.
Anılan yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, taraflar arasında Çıraklık Sözleşmesinin düzenlenmemiş olması, davacının Mesleki Eğitim Merkezi Müdürlüğü’nde kaydının bulunmaması, yargılama aşamasında bilgi ve görgüsüne başvurulan ve dönemsel sigorta primleri bordrosuyla bildirimi yapılan tanığın, 1986 yılının Haziran ayında işe giren davacının 01.01.1987 tarihine kadar çırak, sonrasında ise üretime yönelik işçi gibi çalıştığı yönündeki aydınlatıcı ve net anlatımı karşısında 01.01.1987 günü hizmet akdiyle uzun vadeli sigorta kollarına tabi çalışma olgusunun kanıtlandığı belirgin olduğu gibi diğer taraftan, 18.06.1972 doğumlu davacı hakkında yukarıda değinilen 60/G ve geçici 54. madde hükümleri dikkate alınarak hüküm kurulması gerektiği de açıktır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının isteği durumunda davacıya geri verilmesine, 23.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.