YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1647
KARAR NO : 2014/10551
KARAR TARİHİ : 12.05.2014
Mahkemesi : Antalya 4. İş Mahkemesi
Tarihi : 14.11.2013
No : 2011/309-2013/558
Dava, ölüm aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hak sahibi konumundaki, O.. E.. adına vasisi A.. E.. tarafından 24.09.2009 tarihinde babası A.. E..’ten dolayı ölüm aylığı talebiyle Kuruma başvurusu sonrasında Kurumca sevki üzerine düzenlenen 10.09.2009 tarihli Manavgat Devlet Hastanesi ve 15.04.2010 tarihli Manisa Ruh Sağlığı ve Eğitim Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulu raporlarına göre %70 fonksiyon kaybı ile orta düzeyde mental retardasyon teşhisi konulduğu ve sonrasında 20.05.2010 tarihli Kurum işlemi ile O.. E..’in çalışma gücünün %60’ını kaybetmediğine dair karar verilmesi üzerine vasisi Alper’in itiraz ettiği anlaşılan davaya konu somut olayda, Yüksek Sağlık Kurulunca 01.12.2010 tarihinde alınan karar ile O.. E..’in çalışma gücü kaybının %60’ın altında olması nedeniyle itirazın reddine karar verildiği, mahkemece O.. E..’in Adli Tıp Kurumuna sevkinden sonra alınan 08.10.2012 tarihli raporda da meslekte kazanma gücünün %60’ının kaybedilmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, verilen kararın yanılgılı değerlendirmeye tabi olduğu anlaşılmaktadır.
Kanunların geriye yürümesi konusunda mevzuatımızda genel bir düzenleme yoktur. Konu ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.10.2004 gün ve 528/533 sayılı kararında da açıkça belirtildiği gibi, kural olarak; her Kanun, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren derhal hukuksal sonuçlarını doğurmaya başlar ve bu tarihten sonra meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanır. Bu kuralın doğal sonucu da, Kanunların yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkilemeyeceği, başka bir anlatımla geriye yürümeyecekleridir.
Eldeki davada da, hak sahibi Osman’ın babası A.. E..’in 08.06.2008 tarihinde vefat ettiğinin anlaşılması karşısında davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Yasanın 45 ve 46. maddeleridir. Anılan Yasanın 45. maddesinde “… Ölen sigortalının 42’nci madde gereğince tespit edilecek aylığının veya 44’üncü madde gereğince tespit edilecek toptan ödeme miktarının, … c) 18 yaşını (veya ortaöğretim yapması halinde 20 yaşını, yükseköğretim yapması halinde 25 yaşını) doldurmamış veya yaşları ne olursa olsun çalışamayacak durumda malul bulunan çocukları ile geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak koşulu ile yaşları ne olursa olsun evlenmemiş kız çocukların her birine %25’i, … Aylık veya toptan ödeme şeklinde verilir. …” hükmünü içermekte olup, anılan madde hükmünde, malul çocuklara ölüm aylığı bağlanması için yaş, başka bir geliri olmama ve benzeri herhangi bir koşul aranmaksızın, çalışamayacak durumda malul bulunma hali aylık bağlanması için yeterli görülmüştür.
Anılan maddede, 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasanın 23. maddesi ile yapılan değişiklikte de, yaşları ne olursa olsun çalışamayacak durumda malûl olan çocuklara ölüm aylığı bağlanacağı belirtilerek, önceki düzenlemeye paralel bir yaklaşımla, ek bir şart öngörülmemiştir.
Hal böyle olunca mahkemece, davacının çalışamayacak durumda malul olup olmadığına dair aldırılacak rapor ile, ölüm aylığı alabilmek için herhangi bir oranın gerekmeyeceği dikkate alınarak, irdeleme yapılmalı ve sonucuna göre davacının ölüm aylığına müstehak olup olmadığı belirlenmelidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 12.05.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi.