Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/15614 E. 2015/20279 K. 23.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/15614
KARAR NO : 2015/20279
KARAR TARİHİ : 23.11.2015

Mahkemesi : Bursa 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 23.12.2013
No : 2011/662-2013/902

Dava, davacının rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı M…. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Davanın yasal dayanağı 506 Sayılı Yasanın 26. maddesidir. M…….. vekilinin yargılama aşamasında zamanaşımı itirazında bulunması nedeni ile öncelikle, doğru bir sonuca ulaşabilmek için, davalı yönünden konuyu ele almak, hukuki durumuna göre sorumluluğunu belirlemek ve bu sorumluluğun yasal dayanağı açısından zamanaşımı durumunu tartışmak gerekir.
Somut olayda, davalı M… asıl işveren konumunda olup uygulamada 26. maddeye dayalı rücu davalarında, sigortalının halefi sıfatıyla Sosyal Güvenlik Kurumu 1.kişi, işveren 2.kişi, bunun dışında kalanlar ise 3.kişi olarak tanımlanmaktadır.
Sigortalı ile işveren arasındaki hukuki ilişki, hizmet sözleşmesine dayandığından, sigortalının halefi durumundaki Kurum ile işveren arasındaki rücu davalarında, zamanaşımı, Borçlar Kanununun 125.maddesine göre 10 yıldır. Zamanaşımının başlangıcı ise, olay tarihi değil, Kurumca bağlanan gelirlerin onay tarihi, tedavi gideri ve benzeri ödemelerin ise ödeme tarihidir. O halde, sigortalıya bağlanan gelirin onay tarihi araştırılarak, dava tarihi itibariyle M. yönünden zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği irdelenerek varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki sonuçlar gözetilmeksizin eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
2-506 sayılı Kanunun 26. Maddesine dayanan rücu davalarında kusurun belirlenmesinde, mahkemece, öncelikle iş kazasının ne şekilde olduğu, dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak, varsa çelişki giderilerek belirlenmeli ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, kusur oran ve aidiyeti konusunda bilirkişi incelemesine gidilmelidir.
Bilindiği üzere, işçilerin beden ve ruh sağlığının korunmasında önemli olan yön, iş güvenliği tedbirlerinin alınmasının hakkaniyet ölçüleri içinde işverenlerden istenip istenemeyeceği değil, aklın, ilmin, fen ve tekniğin, tedbirlerin alınmasını gerekli görüp görmediği hususlarıdır. Bu itibarla işverenler, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçilerin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı taktirde gerekmeyeceği gibi düşünceler ile almaktan çekinemeyeceklerdir. Çalışma hayatında süre gelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı da, işverenlerin önlem alma ödevini etkilemez. İşverenler, çalıştırdığı sigortalıların beden ve ruh bütünlüğünü korumak için yararlı her önlemi, amaca uygun biçimde almak, uygulamak ve uygulatmakla yükümlüdürler.
Mahkemece, iş kazasında, davalı işverenlerin %100, sigortalının kusursuz olduğunu bildiren makine, inşaat ve endüstri mühendisi bilirkişilerden oluşan bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulmuş ise de, ceza davasında eldeki davaya konu iş kazası nedeni ile H…., İ….., A…. ve F….’in kusurlu bulunarak mahkum olduğu ve kararın kesinleştiği anlaşılmakla, mahkemece, ceza davasında kusurun varlığına ilişkin maddi olgunun hukuk hakimini bağlayacağından, kesinleşen ceza mahkemesi kararı ile mahkum olanlara da herhalde bir miktar kusur verilmesi gereği gözetilerek, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği ile iş kazasının vuku bulduğu iş kolunda uzman bilirkişi heyetinden; kusur oran ve aidiyeti konusunda yeniden rapor alınarak, varılacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, bu maddî ve hukukî olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik araştırma ve hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı M… vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, hükmü temyiz etmeyen davalı G….. yönünden davacı Kurum lehine oluşan usuli kazanılmış hak durumu da gözetilerek karar verilmek üzere hükmü hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı M….’ye iadesine, 23.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.