Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/14785 E. 2014/20017 K. 20.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/14785
KARAR NO : 2014/20017
KARAR TARİHİ : 20.10.2014

Mahkemesi :Yalvaç Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Tarihi :10.12.2013
No :2011/39-2013/684

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme, davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacı ve davalılar avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanun’un 86. ve 506 sayılı Kanunun 79. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Öte yandan; işveren tanımı mevzuata bakıldığında;
506 sayılı Yasa madde 4 – Bu kanunun uygulanmasında 2 nci maddede belirtilen sigortalıları çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler “İşveren” dir.
5510 sayılı Yasa madde 12- 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan Kurum ve kuruluşlar işverendir.
5510 sayılı Yasa madde 2- Bu Kanun; sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortasından yararlanacak kişileri, işverenleri, sağlık hizmeti sunucularını, bu Kanunun uygulanması bakımından gerçek kişiler ile her türlü kamu ve özel hukuk tüzel kişilerini ve tüzel kişiliği olmayan diğer kurum ve kuruluşları kapsar.
4857 sayılı İş Kanununun madde 2- “Bir iş sözleşmesine dayanarak …… işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan Kurum ve kuruluşlara işveren, ….denilir,” şeklindedir.
Dava, davalı S.. B..na bağlı Isparta İli Yalvaç İlçesi 1 No’lu Aile Sağlığı Merkezi’nde 12.03.2007-07.01.2011 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespiti istemi olup Mahkemece, davalı doktorlara karşı açılan davanın husumetten reddine, davalılar SGK Başkanlığı ve S.. B..’na karşı açılan davanın kısmen kabulü ile, davacının 12.03.2007-02.01.2011 tarihleri arasında çalıştığının tespitine dair hüküm tesis edilmiştir. Davacının hizmet cetvelinin incelenmesinde, 01.01.2010-02.01.2010 tarihleri arasında 2 günlük hizmetinin Yalvaç 1 No’lu Aile Sağlığı Merkezi adına Aile Hekimi Dr. R.. A.. tarafından Kuruma tescilli 1022736 işyeri numaralı işyerinden bildirildiği anlaşılmıştır. Mahkemece, dinlenen tanık beyanlarından, davacının Aile Sağlığı Merkezinde çalıştığı ve ücretini davalı doktorlardan aldığı anlaşılmıştır
5258 sayılı Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkında Kanun, S.. B..nın özel olarak belirleyeceği illerde aile hekimliğinin kuruluşu ve çalışması ile ilgili hususları düzenlemiştir. Ayrıca bu Kanunun uygulanmasını gösteren 06/07/2005 tarih ve 25867 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkındaki Yönetmelik, 12/08/2005 tarih ve 25904 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Kapsamında S.. B..nca Çalıştırılan Personele Yapılacak Ödemeler ve Sözleşme Şartları Hakkında Yönetmelik ve 25 Mayıs 2010 tarihli Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’nde ( Bu yönetmeliğin 18. Maddesine göre, Aile hekimleri, sağlık hizmetlerine yardımcı olmak amacıyla ebe, hemşire, sağlık memuru, tıbbi sekreter gibi ilave sağlık hizmetleri personeli ile güvenlik, temizlik, kalorifer, sekretarya vb. hizmetler için ferden veya müştereken personel çalıştırabilir ya da hizmet satın alabilirler) bu hususlar ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Söz konusu kanun ve yönetmelik hükümleri dikkate alındığında aile hekimlerinin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na bağlı olmaksızın sözleşmeli olarak çalışacakları, aile hekimi tarafından belirlenen ve S.. B.. tarafından uygun görülen kurumlarınca da muvafakat verilen personel arasından aile sağlığı elemanlarının seçilebileceği ve bunların da sözleşmeli olarak çalıştırılacakları, sözleşmeli olarak çalışmaya başlayanların her türlü prim, kesenek ve kurum karşılıklarının ücretlerinden kesilerek ilgili sosyal güvenlik kuruluşuna aktarılacağı, aile sağlığı elemanının aile hekimi ile birlikte hizmet veren hemşire, ebe, sağlık memuru gibi kişiler olduğu, aynı aile sağlığı merkezinde görev yapan her bir hekimin ayrı ayrı sözleşme yapmak zorunda olduğu, aile hekimlerinin çalışacakları bölgede kendi donatacakları uygun standartları taşıyan mekanlarda hizmet verecekleri, aile sağlığı merkezi giderlerinin, merkezin kira, elektrik, su, yakıt, telefon, internet, bilgi işlem, temizlik, büro malzemeleri, küçük onarım ve tıbbi sarf malzemeleri gibi giderler için aile hekimine ücret ödeneceği
düzenlenmiştir. Davalıların aile hekimi olarak söz konusu kanun hükümlerine tabi çalışmaları nedeniyle bu hükümlerin kendileri açısından geçerli olduğu, Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Kapsamında S.. B..nca Çalıştırılan Personele Yapılacak Ödemeler ve Sözleşme Şartları Hakkındaki Yönetmelik de dikkate alındığında aile hekimlerinin sağlık merkezini kendilerinin kiralayacakları, elektrik, su, yakıt gibi giderleri kendileri karşılayacakları, temizlik, büro malzemeleri gibi giderlerin kendileri tarafından karşılanacağı, ancak S.. B..nın her ay bunlar için ücret ödeyeceği düzenlemesine göre aile hekiminin tüm giderlerden kendisinin sorumlu olduğu, aile hekiminin temizlik elemanı, sekreter gibi kişileri çalıştırması halinde bununla ilgili giderlerin de kendisi tarafından karşılanmasının gerektiği, bu nedenle aile hekiminin çalıştıracağı işçi açısından işveren sıfatına haiz olacağı anlaşılmaktadır.
Yukarıda anlatılan bilgiler ışığında, S.. B.. ile davalı doktorlar arasında yapılan aile hekimliği sözleşmelerinin S.. B..’ndan istenerek dosya içine alınması, davalı doktorların gerçekten dava konusu dönemde Aile Sağlığı Merkezi’nde aile hekimi olup olmadıkları tespit edildikten sonra aile hekimlerinin işveren sıfatına haiz oldukları yönü dikkate alınarak yeniden yapılacak değerlendirme sonuca göre karar verilmesi gerekir.
O hâlde, davacı ve davalılar avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 20.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.