Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/14378 E. 2014/18015 K. 19.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/14378
KARAR NO : 2014/18015
KARAR TARİHİ : 19.09.2014

Mahkemesi : Bursa 2. İş Mahkemesi
Tarihi : 09.10.2013
No : 2011/261-2013/612

Davacı, minübüs durağında 01.08.1992-11.04.2007 tarihleri arasında değnekçi olarak çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyulduğu belirtilerek, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava nitelikçe 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinden kaynaklanan ve kuruma bildirilmeyen hizmet süresinin tesbitine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamı sonrasında yürütülen yargılama sürecinde, davacının husumet yöneltilen 17 minibüs hat sahibi yanında her ay 30 gün çalıştığının tespitine karar verilmiş olup, verilen hüküm eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
506 sayılı Yasanın 2’nci maddesinde genel bir tanım yapılarak, bir hizmet aktine(iş sözleşmesine) dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların bu kanuna göre “sigortalı” belirtildikten sonra, 3’ncü maddesinde, bu kanun uygulamasında sigortalı sayılmayacak kimseler ile, bazı sigorta kollarının uygulanmayacağı kimseler açıklanmış, 4’ncü maddesinde, bu kanunun uygulanmasında 2’nci maddede belirtilen sigortalıları çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler “işveren” olarak tarif edilmiş, 6. Maddede de, çalışanların işe alınmalarıyla kendiliğinden sigortalı olacakları hüküm altına alınmıştır. Anılan kanun kapsamında sigortalı sayılmanın koşulları; iş sözleşmesine göre çalışma, sözleşmede öngörülen edimin (hizmetin) işverene ait işyerinde veya işyerinden sayılan yerlerde görülmesi, 3’ncü maddede belirtilen “sigortalı sayılmayan” kişilerden olunmamasıdır.
Baskın olan bilimsel ve yargısal görüşlere göre, iş sözleşmesinin ayırt edici ve belirleyici özelliği, “zaman” ile “bağımlılık” unsurlarıdır. Zaman unsuru, çalışanın iş gücünü belirli veya belirsiz bir süre içinde işveren veya vekilinin buyruğunda bulundurmasını kapsamaktadır ve anılan sürede buyruk ve denetim altında (bağımlılık) edim yerine getirilmektedir. Bağımlılık ise, her an ve durumda çalışanı denetleme veya buyruğuna göre edimini yaptırma olanağını işverene tanıyan, çalışanın edimi ile ilgili buyruklar dışında çalışma olanağı bulamayacağı nitelikte bir bağımlılıktır. İş sözleşmesinde, çalışan, emeğini, iş sahibinin emrine hazır bulundurmaktadır, ücret ise, yapılan faaliyetin karşılığı olarak ödenmektedir.
Bu yasal düzenlemeler çerçevesinde, olağan olarak sigortalılık niteliği, 506 sayılı Yasanın 2.maddesine göre hizmet aktinin kurulması ve 6.madde gereğince çalışmaya başlanması ile edinilir. Bu maddelerde açıkça belirtildiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur.
Anılan açıklamalarla birlikte, bu tür sigortalı hizmetlerin saptanmasına ilişkin davaların kamu düzeniyle ilgili olup, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerekeceği yönündeki ilke gereğince, öncelikle davacının yaptığı işin niteliği üzerinde durulmalı, komşu iş yeri sahipleri ve bordrolara geçmiş çalışanların da bilgi ve görgülerine başvurularak hizmet akdi ve gerçek çalışma olgusu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı biçimde belirlenmelidir.Bu araştırmada; gerekirse, zabıta aracı kılınmalı, elde edilen bilgilerin tanık anlatımlarında belirtilen olgularla örtüşüp örtüşmediği de denetlenmeli, yapılan işin niteliği, günlük kaç saatlik bir mesaiyi gerektirdiği belirlenmeli ve buna ilişkin olarak davacı tarafından gösterilecek tüm deliller de toplanıp sonucuna göre karar verilmelidir.
Ayrıca, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin (2). fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükmü öngörülmüş olup, bu hükme riayet edilmeksizin kabul edilen sürenin sonunun hüküm fıkrasında belirtilmemiş olması da usul ve yasaya aykırıdır.
Diğer taraftan, davalı Minübüsçüler Odası hakkında dava reddedilmiş olup, lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi de isabetsizdir.
Yukarıda belirtilen hukuki ve fiili durumlar ışığında, eksik inceleme ve araştırma sonucu hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma sebebidir.
O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 19.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.