Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/13924 E. 2014/16820 K. 09.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/13924
KARAR NO : 2014/16820
KARAR TARİHİ : 09.09.2014

Mahkemesi : Yalova İş Mahkemesi
Tarihi : 07.10.2013
No : 2012/38-2013/297

Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı SGK Başkanlığı ve davalılardan G.Sigorta A.Ş. avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dava; trafik-iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelirler ile yapılan ödemelerin 506 sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin olup, Kurumun kanundan doğan basit rücu hakkı nedeniyle, tazmin sorumlularının sigortalı ya da hak sahiplerine yapmış oldukları ödemelerin rücu alacağından düşülmemesi gerekmekte ise de; sigorta şirketlerinin 2918 sayılı Kanun kapsamında poliçeye dayalı akdi sorumluluğu nedeniyle poliçe limitini teşkil eden miktarı sigortalı ya da hak sahiplerine ödediğinin geçerli belgelerle kanıtlanması durumunda; sigorta şirketlerinin mükerrer ödeme ile karşı karşıya bırakılmaması bakımından ödedikleri miktar oranında sorumlu tutulmaması gerekmektedir
Sigorta olayına karışan aracın sigortacısı sıfatıyla zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesinde, sakatlık ve ölüm giderleri yönünden öngörülen kişi başına 7.000,00 TL’lik limit ile sorumlu olan davalı G.5.2012 tarihinde poliçe limitinin tamamını ödediğine göre hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken geçici iş göremezlik ödeneğinin tahsiline karar verilmiş olması,
2-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.02.2010 tarih, 2010/71 Esas, 2010/87 Karar sayılı ilamında benimsendiği üzere; vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtay’ın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan yerel mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Mahkeme uyma kararını kaldırarak, direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmünün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bozmaya uyulmakla bozma lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğmuş olur.
Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Belirtilmelidir ki, bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usulü kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Kazanılmış haklar, Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2. maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ki, bu kabul edilemez.
Eldeki davada, bozulan ilk hükmü davalı T.. Y.. ile A.. A..’ın temyiz etmemesi nedeniyle, davacı lehine oluşan usulü kazanılmış haklar gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması,
3- Yargılama giderlerinden sayılan ve Hukuk Muhakemeleri Kanununun 323, Avukatlık Kanununun 169 ve Avukatlık Ücret Tarifesinin 1. maddelerinde düzenlenen, ancak müstakil bir varlığı olmayan ve ait olduğu davanın konusunu teşkil eden hak ve alacağa sıkı sıkıya bağlı bulunan avukatlık ücretinin, haksız çıkan tarafa yükletilmesi gerekir. Zira haksız davranışta bulunan bir kimsenin bu haksız davranışının bütün sonuçlarından sorumlu tutulması hukukun genel kurallarındandır. Hukuk Muhakemeleri Kanununun yargılama giderlerinin haksız çıkan tarafa yükletilmesine ilişkin 326. maddesi bu ilkeye dayanmaktadır.
Davalı sigorta şirketlerinin poliçe limiti dahilinde sorumlu olmak üzere aleyhine açılan davada, sigorta şirketleri tarafından hak sahiplerine poliçe limitinin tamamı kadar ödeme yapılmış olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olup,
yapılan ödemeden Kurumun dava sırasında haberdar olması nedeniyle dava açılmasında kusuru bulunmayan davacı Kuruma vekalet ücreti yükletilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı ile davalı G. Sigorta A.Ş. vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı G.Sigorta A.Ş.’ne iadesine, 09.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.