Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/13813 E. 2014/16818 K. 09.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/13813
KARAR NO : 2014/16818
KARAR TARİHİ : 09.09.2014

Mahkemesi :Ankara 19. İş Mahkemesi
Tarihi :28.11.2013
No :2013/416-2013/1027

Dava, emeklilik tarihine ilişkin Kurumun hatalı bildirimi sonucu işten ayrılması sonucu aylı bağlanıncaya kadar alamadığı ücret, ikramiye ve sosyal yardımların yasal faizi ile tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak ilamında belirtildiği şekilde isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacı ile davalı avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanunî gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
1086 sayılı HUMK’nun 83. ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiş; 83. maddede, davanın her iki tarafının da yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği; 84. maddede, ıslahın tahkikata tabi olan davalarda tahkikatın bitimine kadar yapılabileceği belirtilmiştir (benzer hükümlere 6100 sayılı HUMK’un 176, 177/1. maddelerinde yer verilmiştir).
Bilindiği üzere ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur.
Eş söyleyişle ıslah, iyiniyetli tarafın davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksiklikleri tamamlamasına, bu çerçevede yeni deliller sunabilmesine olanak sağlayan bir kurumdur (YİBK’nun 04.02.1948 gün ve E:1944/10, K:1948/3; HGK’nun 16.03.2005 gün ve E:2005/13-97, K:150 sayılı ilamları).
Islahın amacı; yargılama sürecinde şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya çıkabilecek maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmak olduğundan, hak ve alacağı bu sürecin dışında, ortadan kaldırmış olan işlemlerin, yani maddi hukuk işlemlerinin ıslah yoluyla düzeltilebilmesi elbetteki mümkün değildir. Bir başka deyişle, maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemleri ıslahla düzeltilemez. Feragat, kabul, sulh gibi işlemler, velev ki dava içinde yapılsın, asıl hakkı ortadan kaldırdıklarından usul işlemi olduğu kadar (davayı etkilediği için usul işlemidir) maddi hukuk işlemi mahiyeti taşımaktadır. Açık bir irade beyanı ile terk edilen haklar, maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmadığı için ıslahın konusu olamaz (HGK’nun 14.01.1953 gün ve E:1/8, K:3;14.3.2007 gün ve E:2007/2-99, K:141 sayılı ilamları). Bu sebeple, talebini açık ve yorumu gerektirmeyecek bir şekilde belirterek sınırlayan davacının, bu talebini ıslah yoluyla düzeltmesi mümkün değildir. (HGK.’nun 10.10.2012 gün ve E:2012/853, K:2012/706 sayılı ilamı)
Mahkemece; yukarıda açıklanan hukuki olgular ışığında, bozma kararımızdan sonra uyuşmazlığın çözümüne yönelik olarak hesap raporu alınması ve buna göre davacının zararının belirlenmesi gerekmekte olup, tahkikat evresinin bitmemiş olması nedeniyle davanın, davacının davasını ıslah etmesinin mümkün olduğu yönü gözetilerek, davacı vekilinin 20.09.2013 tarihli ıslah dilekçesindeki talebi dikkate alınarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.
O halde, davacılar avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacılara iadesine, 09.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.