YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/13622
KARAR NO : 2015/3544
KARAR TARİHİ : 02.03.2015
Mahkemesi : İş Mahkemesi
Dava, fiili çalışmaya dayalı olmadığı gerekçesi ile bir kısım sigortalılık süresinin iptali ve giderek yaşlılık aylığı şartlarının yitirilmesi nedeniyle, yersiz ödeme haline geldiği iddiası ile davalıya ödenen aylıkların iadesi için yapılan icra takibine itirazın iptali ve icra inkar tazmnatı istemine ilişkindir.
Mahkemece ilamında belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ……tarafmdan düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava dosyasından, 03.01.2008 tarihli tahsis talebine istinaden 4441 gün 506 sayılı Yasa kapsamındaki prim günü ve 600 gün askerlik borçlanma süresi ile birlikte 01.02.2008 tarihinden itibaren 506 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık aylığı bağlanmış olan davacı hakkında, 01.05.2007-01.03.2008 tarihleri arasında geçen 270 günlük sigortalı bildirimlerinin Kurumca yapılan denetim ve incelemeler sonucunda örgütlü suç kapsamında ve fiili çalışmaya dayalı olmayıp da sahte işyerlerinden para karşılığı sigortalı bildirimlerin yapıldığına dair tespit nedeniyle 16.01.2010 tarihli kurum işlemi ile aylıkların başından itibaren kesilmesi ve 01.02.2008-19.12.2009 tarihleri arasındaki aylıkların yersiz ödeme olduğu gerekçesi ile davalı hakkında başlatılan takibe itiraz nedeniyle itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemi ile eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de, verilen kararın davalının iptal edilen dönem yönünden çalışmalarının fiili olup olmadığının tespiti bakımından eksik araştırmaya dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının
ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Eldeki davada, öncelikle, aldırılan bilirkişi raporu aksine davalının 24.04.2007 tarihli dilekçesi üzerine davacı Kurumca 01.02.2008 tarihli aylığın bağlanılması esnasında 1988 yılındaki 270 günlük çalışmalarının dikkate alınıp alınmadığı hususu net olarak belirlendikten sonra davalı ve diğer işverenler hakkında Kuruma yapılan sahte bildirimler nedeniyle cezai soruşturma veya kamu davası açılıp açılmadığı hususunun belirlenmesi gereklidir. Şayet ceza davası açılmış ve karar kesinleşmiş ise 6098 Sayılı Türk Borçlar kanunu’nun 74. maddesi gereğince Hukuk Mahkemesinde de maddi olguların kesinleşen kararda belirlendiği şekliyle esas alınması zaruridir. Ayrıca davalının müfettiş raporuna verdiği yazılı ve imzalı beyanı olup olmadığı, iptal edilen dönemlerde kurum raporuna göre kurumca sigortalı olarak çalıştığı kabul edilen kişilerin olup olmadığı irdelenmeli, var ise bu kişilerin beyanları alınmak suretiyle davalının çalışmalarının fiili olup olmadığı tespit edilmeli, yargılama sürecinde dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde, iş yerinin kapsamı, kapasitesi ve niteliği nazara alınmalı ve hasıl olacak sonuca göre davalının aylık şartlarına haiz olup olmadığı hususları belirlenikten sonra bir karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 02.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.