Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/1355 E. 2014/1672 K. 30.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1355
KARAR NO : 2014/1672
KARAR TARİHİ : 30.01.2014

Mahkemesi : İzmir 9. İş Mahkemesi
Tarihi : 12.12.2013
No : 2013/667-2013/710

Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, davaya konu uyuşmazlığın idari yargı alanına girdiği gerekçesiyle görev yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı SGK Başkanlığı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hakkında verilen boşanma kararı 2000 yılında kesinleşen davalıya, 1988 yılında yaşamını yitiren 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu kapsamındaki iştirakçi babası üzerinden hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla, anılan Kanun hükümlerine göre bağlanan yetim (ölüm) aylığının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle Kurumca 2012 yılında gerçekleştirilen işlemle 01.11.2008 tarihi itibarıyla kesilerek, 01.11.2008 – 31.08.2012 döneminde yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar yönünden borç tahakkuku işlemi tesis edildiği, anılan borcun tahsili için başlatılan icra takibine yönelik itiraz üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı Kanunlarda yer almamakla birlikte ilk kez 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Gelir ve aylık bağlanmayacak haller” başlığını taşıyan 56/2. maddesinde düzenlenen davanın yasal dayanağı niteliğindeki norm 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiş, fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96’ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiş olup hükmün Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle yapılan başvurunun, Anayasa Mahkemesi’nin 15.12.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 28.04.2011 gün ve 2009/86 Esas – 2011/70 Karar sayılı kararı ile reddedildiği, dolayısıyla iptal edilmeyen fıkranın yürürlükte olduğu belirgindir.
Şu durumda, 5510 sayılı Kanunun “Uyuşmazlıkların çözüm yeri” başlıklı 101. maddesinde, bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan durumlarda, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceğinin belirtilmiş olması, 56/2. maddeye koşut/benzer herhangi bir düzenlemenin 5434 sayılı Kanunda yer almaması, taraflar arasındaki çekişmenin 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasından kaynaklandığının belirgin olması karşısında, bu tür davalarda adli yargı ve giderek iş mahkemelerinin görevli olduğu açıktır.
Diğer taraftan 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinde, idari dava türleri; idarî işlemler hakkında hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sıralanmıştır.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında belirginleşen maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulduğunda, davanın esas yönünden incelemesine geçilerek tüm kanıtlar toplandıktan sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, mahkemece yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak, 2577 sayılı Kanunda SGK Başkanlığı tarafından gerçek kişilere yöneltilebilecek herhangi bir dava türü de yer almamasına karşın yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 30.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.