Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/1207 E. 2014/4631 K. 04.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1207
KARAR NO : 2014/4631
KARAR TARİHİ : 04.03.2014

Mahkemesi : Ankara 16. İş Mahkemesi
Tarihi : 06.11.2013
No : 2012/488-2013/687

Dava, davalı işveren yanındaki çalışmaların geçtiği işyerinin ve yaptığı işin itibari hizmet/fiili hizmet zammı kapsamında olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, ortopedi teknisyeni olduğunu, Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 30.08.1995 tarihinden itibaren radyoloji kliniğinde görevlendirildiğini, 01.01.1996 tarihinden itibaren radyasyona tabi olarak bilgisayarlı tomografi filmi çekimi yaptığını, Ankara İl Sağlık Müdürlüğü’nün 30.08.1995 tarihinden itibaren radyoloji kliniğinde sağlık teknisyeni olarak görev yaptığına dair yazısına rağmen davalı Kurumun radyoloji bölümünde görevlendirildiğine dair yazı bulunmadığı ve özlük dosyasında protez bölümünde çalıştığının tespit edildiği gerekçesiyle fiili hizmet süresi zammının uygulamadığını ileri sürerek, 5434 sayılı Yasanın 32/h ve 5510 sayılı Yasanın 40. maddesine istinaden 01.01.1996 tarihinden itibaren fiili hizmet zammından yararlanması gerektiğinin tespiti isteminde bulunmuş, Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, mahkemelerin görevi ve yargı yolu “yasa” ile belirlenmiş olup, kamu düzenine ilişkin bulunması nedeniyle, yargılamanın her safhasında mahkemece resen nazara alınır.
5510 sayılı Yasanın geçici 7.maddesinin birinci fıkrası “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20’nci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilir.” hükmünü getirmiş, aynı maddenin sondan ikinci fıkrası ise, “Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı Kanunun ilgili hükümlerine göre itibari hizmet süresine müstehak kadro ve görevlerde bulunanlardan bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında çalışmaya devam edenlerin itibari hizmet süreleri hakkında, bu Kanunun yürürlük tarihinden önceki hükümlerinin uygulanmasına devam edilir.” hükmünü getirmiş olup, 5510 sayılı Yasanın Geçici 4. maddesi ise, “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanuna göre; aylık, tazminat, harp malûllüğü zammı, diğer ödemeler ve yardımlar ile 08.02.2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1’nci maddesine göre ek ödeme verilmekte olanlara, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanunda kendileri için belirtilmiş olan şartları haiz oldukları müddetçe bunların ödenmesine devam olunur. Ancak, 5 ilâ 10 yıl arasında fiili hizmet süresi olan iştirakçilerden dolayı dul ve yetim aylığı almakta olanların, aylık ve diğer ödemeleri, bu Kanunun 32’nci, 34’ncü ve 37’nci maddelerindeki şartları haiz oldukları müddetçe devam edilir…
Bu madde kapsamına girenlerin aylıklarının bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır ve bu maddenin uygulanmasında mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri ayrıca dikkate alınır…” hükmüne yer verilmiştir.
Davacının 5434 sayılı Yasanın 32/h maddesi kapsamında fiili hizmet zammının kesilmesinden kaynaklanan uyuşmazlığın, yukarıda sıralanan düzenlemeler ışığında idari yargıda çözümlenmesi gerektiği yönü gözetilmeksizin, davanın esasına girilerek karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 04.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.