Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/11507 E. 2014/13724 K. 03.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11507
KARAR NO : 2014/13724
KARAR TARİHİ : 03.06.2014

Mahkemesi : Konya 3. İş Mahkemesi
Tarihi : 11.03.2014
No : 2013/86-2014/143

Dava, ödeme emrinin zamanaşımı dolduğundan ve borçlu olmadığından bahisle iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtilen gerekçelerle, davanın kabulüne dair karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada; re’sen işyerinin kanun kapsamına alınması, bildirge verilmemesi ve işyeri kayıtlarını ibraz etmemekten dolayı 2003/8, 2003/9 ve 2004/2 aylarına ilişkin idari para cezaları nedeniyle Kurum tarafından 2013/10375 sayılı takip dosyası üzerinden 31.01.2013 tarihinde düzenlenen ödeme emri olduğu, Kurumdan gelen 31.12.2013 tarihli yazıdan, idari para cezalarının 26.07.2004 tarihinde işverene tebliğ edildiği, işverenin 03.08.2004 tarihli dilekçesi ile itiraz ettiği fakat işverenin 5458 sayılı Yasaya göre yapılandırma talebi olması sebebiyle itirazdan vazgeçmiş olduğu düşünülerek itiraz ile ilgili herhangi bir işlem yapılmadığının bildirildiği, davacının, ödeme emrinin zamanaşımı dolduğundan ve ayrıca borçlu olmadığından bahisle iptali isteminde bulunduğu, mahkemece, zamanaşımını kesen herhangi bir işlem bulunmadığı ve 6183 sayılı Yasanın 102. maddesi irdelenerek alacağın zamanaşımına uğradığı kabul edilerek davanın kabulüne dair karar verilmiştir.
Aralarında idari para cezalarının da yer aldığı Kurum alacağının tahsili için düzenlenen ödeme emrinin iptali istemine ilişkin davaların yasal dayanağı, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun “Ödeme emri” başlığını taşıyan 55’nci ve “Ödeme emrine itiraz” başlıklı 58’nci maddesidir. 55’nci maddenin ilk fıkrasında; kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ
olunacağı belirtilmiş; 58’nci maddesinin birinci fıkrasında da; kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği açıklanmıştır. Görüldüğü gibi; “menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davasının, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.04.2001 gün ve 2002/201-297 sayılı ile 24.03.2004 gün ve 2004/10164-170 sayılı ilâmlarında da vurgulandığı gibi hak düşürücü nitelikte olan yedi günlük süre içerisinde açılması zorunlu olduğu gibi, kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun itirazları da üç nedenle sınırlandırılmıştır. Kanun koyucu tarafından, tahsil edilmesi istenen alacak, kamusal nitelikte imtiyazlı olduğundan sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsilinin sağlanması istenmiş, bu nedenle kamu alacağına ilişkin takip kesinleştikten sonra yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılması yönünde herhangi bir hüküm öngörülmemiştir.
Diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun “Kurumca verilecek idari para cezaları” başlıklı 140’ncı maddesi, idari para cezaları ve bunlara karşı ilgililerce başvurulacak yargı yeri konusunda düzenleme içermektedir. 3910 sayılı Kanun ile değişik 140’ncı maddede yer alan “Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler” tümcesinin Anayasa Mahkemesi tarafından, 506 sayılı Kanun hükümlerine göre verilen idari para cezalarına karşı açılacak davaların idari yargı yerlerinde görülmesinin zorunlu olduğu görüş ve gerekçesiyle 08.10.2001 gün ve 2001/225 Esas, 2002/88 Karar sayılı kararla iptal edilmesinin ardından kanun koyucu tarafından iptal kararına uygun olarak, 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 sayılı Kanun hükmüyle, 140’ncı maddede değişiklik yapılarak idari para cezalarına yönelik itirazın reddi kararının tebliğinden itibaren altmış gün içinde açılacak davalara bakma görevi idare mahkemelerine verilmiş, ancak; Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 21.11.2005 gün ve 2005/84 Esas, 2005/105 Karar sayılı kararıyla, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu kuralları çerçevesinde Kurumca verilen idari para cezalarında görevli yargı yerinin adli yargı olarak belirlenmesi üzerine, kanun koyucu bu kez, 5454 sayılı Kanunun 15.02.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5’nci maddesiyle yeni düzenleme yapmıştır. Buna göre, 140’ncı maddenin dördüncü fıkrasında; idarî para cezalarının ilgiliye tebliğ edilmekle tahakkuk edeceği, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde Kuruma ödeneceği veya aynı süre içinde Kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebileceği, itirazın takibi durduracağı, Kurumca itirazı reddedilenlerin, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilecekleri, bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması durumunda idarî para cezası kararının kesinleşeceği, sulh ceza mahkemesinin verdiği son karara karşı, yargı çevresinde yer alan ağır ceza mahkemesine, kararın tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde itiraz edilebileceği, 2.000 Yeni Türk Lirası dahil idarî para cezalarına karşı sulh ceza mahkemesine başvuru üzerine verilen kararların kesin olduğu, mahkemeye başvurulmasının, cezanın takip ve tahsilini durdurmayacağı, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde Kuruma ödenmeyen idarî para cezalarının, bu Kanunun 80’inci maddesi hükmüne göre tahsil edileceği hüküm altına alınmış, ancak, Danıştay Onuncu Dairesi tarafından yapılan itiraz üzerine değerlendirme yapan Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nca fıkrada yer alan “Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler.” cümlesi Anayasa’ya aykırı bulunarak 04.10.2006 gün ve 2006/75 Esas, 2006/99 Karar sayılı kararla bir kez daha iptal edilmiştir.
İptal kararının 06.04.2007 tarihinde Resmi Gazete’de yayımından sonra bu kez kanun koyucu tarafından söz konusu fıkra, 5655 sayılı Kanunun 20.05.2007 tarihinde yürürlüğe giren 2’nci maddesi ile yeniden değiştirilerek fıkranın bir önceki şeklinden farklı olarak; Kurumca itirazı reddedilenlerin, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilecekleri, bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması durumunda, idarî para cezasının
kesinleşeceği, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde Kuruma ödenmeyen idarî para cezalarının, bu Kanunun 80’inci maddesi hükmü gereğince hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte tahsil edileceği düzenlemesi getirilmiştir.
Belirtilen yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde açılan dava değerlendirildiğinde; istemde idari para cezalarına itirazın bulunup bulunmadığı açıklattırılarak, istemin içeriğinde itirazın bulunduğunun belirlenmesi halinde ödeme emrinin konusunu oluşturan idari para cezasına itiraza yönelik olarak ayrı bir dava olarak değerlendirilip, tefrik edilmeli ve idari para cezasına itiraz yönündeki uyuşmazlığın, idari yargının görev alanına girdiği gözetilip, yargı yolu yanlışlığı nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilip, idari para cezasına itirazın kesinleşip kesinleşmediği hususu eldeki ödeme emrinin iptaline konu asıl davada bekletici mesele yapılmasına karar verilmelidir.
Kabule göre ise; 506 sayılı Kanunun, “Kurumca verilecek idari para cezaları” başlığını taşıyan 140’ncı maddesi, idari para cezaları, bunlara karşı ilgililerce başvurulacak yargı yolu ve zamanaşımı konusunda düzenleme içermekte olup, 06.05.1993 tarih ve 3910 sayılı Yasa ile değişik 140/son fıkrasına göre idari para cezalarının tahakkuk ve tahsilatında 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağının düzenlendiği, 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 sayılı Kanunun 51’inci maddesiyle, “fiilin işlendiği günden itibaren beş yıl içinde tebliğ edilemeyen idarî para cezaları zamanaşımına uğrar.” şeklinde değiştirilmiş, sonrasında 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun aynı başlıklı 102’nci maddesinde, idari para cezalarının on yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, zamanaşımı süresinin, fiilin işlendiği tarihten itibaren başlayacağı öngörülmüştür.
Somut olayda; davaya konu 2003/8, 2003/9 ve 2004/2 aylarına ilişkin idari para cezaları hakkında davacı tarafından, 27.05.2006 tarihinde 5458 sayılı Kanun uyarınca kamu borcu ödenmek üzere müracaatta bulunulmuş, Kurum tarafından 19.07.2006 tarihinde borç, ödeme planına bağlanmıştır. Mahkemece, idari para cezalarının zamanaşımına ilişkin yasal dayanak 6183 sayılı Yasanın 102. maddesi kabul edilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında; davaya konu 2003/8, 2003/9 ve 2004/2 aylarına ilişkin idari para cezalarında, idari para cezasına konu hukuksal aykırılığın meydana geldiği günde yürürlükte bulunan 506 sayılı Yasanın 140/son maddesindeki düzenlemeler gözetilerek, zamanaşımını kesen veya durduran neden bulunup bulunmadığı irdelenerek hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile mahkemece hüküm kurulması isabetsiz görülmüştür
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 03.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.