Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/11418 E. 2014/25471 K. 02.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11418
KARAR NO : 2014/25471
KARAR TARİHİ : 02.12.2014

Mahkemesi : İstanbul Anadolu 4. İş Mahkemesi
Tarihi : 02.11.2012
No : 2008/91-2012/1068

Dava; rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, tarafların vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesine göre, “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” Bu hükümden çıkan genel sonuç, hukuk hakiminin genelde ceza mahkemesinden verilen “hükümlülük” kararı ile bağlı olmasıdır. Şüphe yoktur ki, bu kararın “kesin nitelikte” bir karar olması gerekir. Bu durumda, halledilmesi gereken sorun, bağlılığın kapsamının ne olması gerekeceğidir. Başka bir anlatımla, ceza mahkemesinin kesinleşen hükümlülük kararında, öncelikle maddi olguların saptanması, bu olgulara bağlı olarak suç teşkil eden bir fiilin, yada, kusurlu hareketin var olup olmadığı, varsa, kusurun derecesi ve bunun sonucunda doğan zarar miktarının ne olduğu söz konusudur. Saptanacak maddi olgulara göre, ceza mahkemesince kusurun varlığı kabul edildiğinde, “bu kusurun” suç teşkil edip etmeyeceğinin taktirinin, Ceza Hukukunun mesuliyete ilişkin esas ve ilkeleriyle yapılabileceği ortadadır. Diğer taraftan, saptanacak her kusurlu hareketin hukuki yönden sorumluluk gerektirdiği de söylenemez. Giderek, Ceza Hukuku yönünden suç teşkil etmeyen “kusur” halinin, genel anlamda Medeni Hukuk yönünden sorumluluğu gerektirebileceği de açıktır. Bu nedenle; hukuk hakiminin, “…kusur mevcut olup olmadığına …” karar verebilmesi için ceza hükmü ile bağlı olmayacağı ilkesinin sebebi ortadadır. Bu ilkenin tabii sonucu olarak da, kusur derecesinin takdiri ve bundan doğacak “… zarar miktarının tayini…” hususlarında da, hukuk hakiminin ceza mahkemesi kararı ile bağlı olmayacağı ilkesinin nedeni yasada kabul edildiği şekilde açıktır.
Ne var ki; ceza mahkemesi, kendine has usuli kurallar nedeniyle, hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, ceza mahkemesinde saptanacak maddi olayın yargısal bir kararla saptanmış olması gerçeğinin hukuk hakimini de bağlaması gerekir. Bu hal, Kamunun yargıya olan güveninin korunmasının bir gereği olduğu gibi, söz konusu Borçlar Kanununun 53. maddesinde öngörülen kuralında doğal bir sonucudur. Nitekim, bu husus Yargıtayın yerleşmiş ve kökleşmiş görüşleri ile de, kabul edilmiş bulunmaktadır. Şu halde, hukuk hakimi ceza mahkemesince saptanan maddi olaylarla bağlı olup, orada belirlenen kusur oranlarıyla bağlı değildir.
Eldeki davada; mahkemece, hükme esas alınan kusur raporunda; maddi olay, davalılardan … İnş. San. Tic. Ve Turizm A.Ş.’nin ihale ile aldığı inşaat işinin taşeronu olan davalılardan .. İnş. San. Tic. Ltd. Şti. çalışanı olan sigortalının 08.05.2006 günü saat 14.30 sıralarında havalı kompresör ile 15 metre derinliğinde 3×2 metre boyutlu kuyu açma işinde çalıştığı sırada kompresör tabancasının hortumunun kepşçesinden kurtulması üzerine tazyikli hava nedeniyle yerdeki taşlar ve tozların savrularak, sigortalının gözüne, yüzüne, eline çarparak yaralanması olarak kabul edilerek, sigortalıya %20, davalılara %40’ar kusur izafe edilmiştir.
Dairemizce, geri çevirme kararı sonucunda, dosya içerisine alınan, Üsküdar 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 02.06.2009 tarih ve 2007/537 E. 2009/362 Karar sayılı ceza dosyasındaki, sigortalı ile olay sırasında kuyuda çalışan diğer bir işçinin yaralanması ve tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme suçlarından eldeki davanın tarafı olmayan E. C.. hakkında açılan kamu davasında; maddi olay, E. C.. tarafından temin edilen gübre şeker karışımı olarak imal edilen patlayıcı maddeyi sigortalı ve olay sırasında çalışan diğer kişiye vermesi ve sigortalı ile diğer çalışanın bunu kullanması sırasında olduğu kabul edilerek, E.C.., taksirle yaralama suçundan kurulan beraat hükmü temyiz edilmeden, patlayıcı madde bulundurma ve el değiştirme suçundan kurulan mahkumiyet hükmü ise Yargıtay 8. Ceza Dairesince 29.05.2012 tarihinde onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde; mahkemece, kesinleşen ceza dosyasındaki maddi olaya göre kusur raporu alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği, gözetilmemiştir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda inceleme yapılarak elde edilecek sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, tarafların vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek hâlinde davalılara iadesine, 02.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.